Ashoka Türkiye’de Networking semineri verirken tanıştık. Ancak Tülin Akın’ın oluşturduğu kelebek etkisini, CEO ve Lider Networking Röportajı için araştırırken daha iyi hissediyorum; binlerce çiftçi için ortak faydalar oluşturmuş, bilişim araçlarıyla yaygınlaştırmış ve güçlü bir network oluşturarak bu değeri korumuştu. Üstelik başarısı için Nobel Barış Ödüllerinden “Dünyada Barış için İş” kategorisinde ödüle aday gösterilmiş bir liderdi.
TABİT (www.tabit.com.tr) sayfasını incelerken işbirlikleri, yaygın projelerini ve ödüllerini görüyorum. Ayaküstü bir tanışmada Tülin Akın’ın kendini nasıl tanıştırdığını merak ediyorum.
Ertuğrul Belen: “Tülin, TABİT Akıllı Tarım Teknolojileri , Tarim.com.tr ve Tarimsalpazarlama.com’un kurucususun. Ödüllü projelerin liderliğini yapıyorsun. Elinde bu kadar değer varken kendini nasıl tanıştırıyorsun?”
Tülin Akın: “Networking benim için zor bir şey. Birine yürüyüp, “Merhaba ben Tülin Akın!” diye hiç tanışmadım. Genelde hep tanıştırdılar. İşini anlamadığım ve göz teması kuramadığım kişileri çok hızlı unutuyorum. Ancak kartvizitini aldığım kişileri mutlaka LinkedIn’den ekliyorum. Herkes için networking’in önemli olduğunu biliyorum. Benim için de öyle.”
Ertuğrul Belen: “Networking’i deneyimlerinle nasıl tanımlarsın?”
Tülin Akın: “Sorunları insanlarla aşabilirsiniz. Ancak sadece sorun çözmek için insanları bir yerde tutmak elbette doğru değildir. Benim için en önemli kriter dost olabilmektir. Birinden bir şey istemişsem, karşılığında kendisine veya başkasına hep geri vermem gerektiğini düşünürüm. Benden bir şey istendiğinde ve eğer yapabileceğim bir şeyse mutlaka yapmak isterim. Karşılığını ondan hiç beklemem ama bir gün mutlaka gelir. Evrenden alışveriş gibi… Referanslarımın hakkını vermek benim için çok önemlidir. Konuştuğum herkesin ne yaptığını anlamaya çalışırım.”
Ertuğrul Belen: “Daha çok tanıştırıldığından bahsetmiştin, peki kimseyi tanımadığın bir odaya girdiğinde ne yapıyorsun?”
Tülin Akın: “Hiç kimseyi tanımadığım Networking etkinliklerinde “merhaba” dedikten sonrası garip olabiliyor. Samimiyeti ancak duygu odaklı iletişim kurulduğunda hissedebiliyorum. Bence networking iş ilişkisiyle başlamamalıdır. Böyle olunca, sevdiğim ya da beni sevdiğini hissettiğim kişileri unutmuyorum. İçtenlikle sohbet ettiğim kişileri hatırlıyorum. Sadece böyle bir durumda takip eder, ararım. Yoksa aramam.”
Ertuğrul Belen: “Bir konuyla ilgili işin düştü gibi hissettiğin hiç oluyor mu?”
Tülin Akın: “Eğer işim düştü gibi hissedersem, ilk cümlem “İşim düştü, aradım” olur. Hal hatır sormadan önce ilk bunu söylerim. Çünkü bu daha samimidir.”
Ertuğrul Belen: “Şehir hayatında networking’le ilgili eleştirecek çok konu oluyor. Köylerde halen imece ve yardımlaşma gibi içten kültürümüzü koruyor muyuz?”
Tülin Akın: “Genellikle evet. Ancak bazen “Benim ürünüm daha iyi olsun.” diye birbirinden bilgi saklayanlarla karşılaşıyor ve üzülüyorum. Kendimize sık sık şu soruyu yönetmeliyiz: Herkesin iyi olmasını istiyorum ancak bunun için gerekli adımları atıyor muyum?”
Ertuğrul Belen: “Çiftçiler için dayanışma ve elektronik öğrenme networkü kurma düşüncen nasıl şekillendi? Onları teknoloji kullanmaya nasıl ikna ettin?”
Tülin Akın: “İlk web sayfasını kurduğumda amacım bilgi akışını sağlamaktı.Çiftçiler, tarım sektöründeki firmalar ve tarımsal ürün tedarikçileri birbirilerini yakından tanısınlar istedim.
2004 senesinde tarimsalpazarlama.com sosyal tarım platformunda üyelerin profil sayfaları vardı. Birbirlerini ekleyebiliyorlardı. O zaman Facebook dahi yoktu. Sosyal ağ nedir bilmiyordum. Ancak emin olduğum, çiftçinin sadece köyüne gelen kişilerle değil, daha geniş bir çevreyle konuşarak kendilerini geliştirmeleri gerektiğiydi.
Çiftçinin, araştırmak için uzak mesafeleri kat etmesi gerekiyordu. İnsanlar teknolojiyle daha da yakınlaştırılabilirdi. Bu hayalim, uzun süre başarılı olmadı. Çünkü o dönem çiftçinin bilgisayarı yoktu. Ancak, bu sürecin değişeceğine emindim. Değişti.”
Ertuğrul Belen: “Çok insanla tanışıyorsun. Onları hatırlamak için özel bir yöntem kullanıyor musun?”
Tülin Akın: “Telefonuma bilgilerini kaydederken soyadlarının yanına nerede tanıştığımı yazıyorum. Ayrıca anahtar kelimeleri kullanarak insanları daha iyi hatırladığımı fark ettim. Mesela bir konferansta yüzlerce öğrenciyle konuşmuştum. Bir tanesi tarımsal drone yapmak istediğini paylaşmıştı. İlerleyen günlerde e-posta gönderdi ve yazısının sonuna gülen yüzle birlikte “Dronecu” dediği için tüm sohbetimizi hatırlamıştım.
Bu gibi pratik yöntemler hatırlamak ve hatırlanmak için önem taşıyor.”
Ertuğrul Belen: “Networking sırasında seni en çok ne zorluyor?”
Tülin Akın: “Nasılsın Tülin? diye biri yaklaşınca, içimden “Acaba ismi neydi?” diye kendimi paralarken, aslında hiç tanışmadığımızı ve samimiyetten öyle hitap ettiklerini anlıyorum.”
Gülüyoruz.
“Tülin’i tanıyor musun?” diye biriyle tanıştırıldığımda çok stres oluyorum. Çünkü, bu soru karşıdaki kişiyi zor duruma sokuyor. “Hayır” dediğinde kendimi tanıtmak zorlu ve zorunlu oluyor. Çünkü söze “Ben...” diye başlamak gerekiyor.
Sakin ve doğal olmayı seviyorum. Ancak bazen “fazla mütevazisin” geri bildirimini almak beni rahatsız ediyor. Böyle söylendiğinde eksik olduğumu ve geliştirmem gereken bir alan olduğunu düşünüyorum. Oysa, beni bu noktaya getiren de buydu. Şimdi niye değişeyim? Nasıl mütevazi olmayayım? Her karşılaştığım kişiye aldığım ödülleri mi listelemeliyim? Zorlayınca olmuyor. Zorlayınca itici oluyor.”
Ertuğrul Belen: “Tülin, kahvelere girip, projeni sabırla tek tek çiftçilere anlattın. Yakınlık nasıl kurdun? Ortak noktaları nasıl buldun?”
Tülin Akın: “Çiftçilerin ayrı bir dili var. Ortak nokta bulmak onların derdini anlamaktan geçer. Hayatlarını anlamadan, ortak nokta bulamazdım. Sabah kaçta kalkıp yattığına kadar bilmen gerekir.
Bir kahveye girdiğimde çocuklarının benim ne yaptığımı duyduklarında, daha rahat hissedeceklerine inanıyordum. Ziyaretlere ilk başladığımda 22 yaşında olduğum için, “Evladım!” diye hitap ediyor ve dinliyorlardı. Kahvede onlarla çay içip projeyi anlatıyordum. Destek olmaya çalıştığınızı anladıklarında sizi kabul ediyorlar. Öyle ki, bir çiftçiyi ancak projeden mutlu bir başka çiftçi ikna ediyordu.”
Ertuğrul Belen: “Fikrinin kabul edilmemesi gibi bir kaygın hiç oldu mu?”
Tülin Akın: “Genç yaşta dahi kabul edilmeme gibi bir kaygım hiç olmadı. Böyle bir kaygım olması gerektiğini dahi bilmiyordum.
İşime inandım. Bunun çevreye olacak faydasını anlattım. Çekinmedim. Ama işim geliştikçe kendimi bu doğrultuda sürekli geliştirmeye de özen gösterdim; sunumsa sunum, İK ise İK.
Tanınan bir şirkete proje götürürken kabul edilmeyeceğini hiç düşünmedim. Ama şirket içinden yanlış kişilerle görüştüğüm çok oldu. Mesela, Vodafone’la doğru iletişimi kurabilmek için 196 toplantı yaptım. Ama altyapı için desteğe ihtiyacım vardı. Aynı şeyi birçok kez sabırla, inançla anlattım. Vodafone’un “hayır” dememesi ve görüşmeleri sürdürmesi benim sabrımın sonucu olan şansım oldu.”
Ertuğrul Belen: “Vodafone Çiftçi kulübü nasıl bir ekosistem? Nasıl oluştu?”
Tülin Akın: “İlk üç sene programa çok az kişi dahil oldu. 3000 kişinin tamamı çiftçiydi. Sahadan, çiftçiden ve tarladan topladığım bilgiler vardı. Ne zaman ki elma, hayvancılık ve doğal afet gibi ilgi odaklı mesaj göndermeye başladık, işte o zaman üyeler binlere ulaştı. Üye sayısı 1,4 milyona çıktı. İçerik güçlendikçe sayı da arttı.”
İçimden, Türkiye’de yaklaşık 3 milyon çiftçi olduğunu ve %50’sine ulaşmış bir ekosistem oluştuğunu şaşkınlıkla düşünüyorum. Üstelik sadece Türkiye değil, tüm dünya çiftçilerine faydası olabilecek bir başarı!
Ertuğrul Belen: “Bu değer, ülke sınırlarını aşıp dünyada nasıl duyuldu?”
Tülin Akın: “2009’da TABİT iş ortaklığında hayata geçen Vodafone Çiftçi Kulübü Mısır, Hindistan, Gana, Kenya, Yeni Zelanda ve Tanzanya’ya da örnek oldu.”
Ertuğrul Belen: “LinkedIn profilini çok detaylı ve etkili hazırladığını fark ediyorum. Bu senin için neden önemli?”
Tülin Akın: “LinkedIn önemli bir networking aracı. İnsanların ne işler yaptığını rahatlıkla takip edebiliyorsunuz. Günlük gazetelerde sadece büyük şirketlerle ilgili bilgi edinebiliyorsunuz. Oysa LinkedIn’de farklı büyüklükte şirketler, onların çalışanlarıyla, aslında istediğiniz herkesle kolaylıkla iletişim kurabiliyorsunuz. Sosyal ağların birbirimizin gazetesi olduğunu düşünüyorum.
Çiftçilerle Facebook’u daha aktif kullanıyorum. “İneğim doğum yaptı” diye mutluluğunu paylaştığında, “Maşaallah” diye tebrik edebiliyorum.
Twitter’ı slogan tarzında paylaşımlar için kullanıyorum. Özellikle girişimci grubuyla temas halindeyim.”
Ertuğrul Belen: “Sosyal ağlara nasıl bu kadar hızlı entegre olundu?”
Tülin Akın: “Sosyal ağlar, sistemin içinde var olan iletişimi güçlendiren araçlardır. Eskiden ifade bırakmak için Twitter’a değil tuvalet duvarına yazılırdı.”
Gülüyoruz.
“Gerçekte var olan duygu ve bağları teknolojik altyapıyla birleştirdiğinizde doğal olarak başarılı oluyor.”
Ertuğrul Belen: “Bu değerli çalışmaların bir parçası olmak, yatırım yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllü çalışmak istiyorum diyenlere ne diyebilirsin?”
Tülin Akın: “Vodafone Akıllı Köy’de yer alacak firmalar, yenilikçi ürün ve çözümleriyle dünyanın ilk akıllı köyünde tarımsal verimliliğin artırılmasına yönelik çalışmalara katkı sağlayacak ve tüm dünyadan gelen ziyaretçilere ilham verecek.
Firmalara, ürün ve çözümlerini doğal ortamda deneme; çiftçiler, kamu, medya ve akademik dünya gibi farklı alanlardan geniş bir kitleye ulaştırma imkanı sağlayacak. Vodafone Akıllı Köy kapsamında planlanan reklam, pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinde yer alarak ürün ve hizmetlerini sergileyebilecek ve çiftçilerin hayatını nasıl kolaylaştırdıklarını tüm mecralardan aktarma fırsatını yakalayabilecekler.
Vodafone Akıllı Köy projesi ile tarımsal verimliğin artmasıyla birlikte çiftçilerin yaşam standartlarının yükselmesi ve çiftçiliğin prestijli bir meslek haline gelmesine yönelik bir hedefimiz var. Bu sayede köyden kente göçün giderek azalmasını amaçlıyoruz. Bu amaca yönelik olarak Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin, alanında en iyi akademisyenlerinin ve en deneyimli sektör uzmanlarının desteğini almaya devam ediyoruz. Köydeki sosyal yaşam, tarımsal üretim alışkanlıkları, ekonomik verimlilik, köyden kente göç rakamları, gençlerin okul ve askerlik sonrası köye dönüş oranları adım adım ölçülmeye devam ediliyor.
Bu projeye destek verecek genç gönüllü arkadaşlarımızın da burada yaşanan değişim ve gelişimi bizzat yerinde gözlemleyerek projeye katkı sağlamaları bizim için gurur verici olur. Aynı zamanda farklı sektörlerin önde gelen firmalarıyla, akademik dünyayla ve medyayla tanışma imkanı sağlayıp kendi gelişimlerine de yatırım yapabilirler.
Türkiye’nin tarım sektörünün geleceğini değiştirmek üzere yola çıkan bu projede bizimle el ele verecek gönüllülerimiz başarımızın en önemli yapıtaşlarından biri olacaklardır.”
Ertuğrul Belen: “İki kızın var. Oluşturduğun bu özel değeri onlara nasıl aktarmayı planlıyorsun?”
Tülin Akın: “Bir sosyal girişimci olarak çocuklarıma bırakmak istediğim tek miras, “Dünyayı değiştirmek isteyen bir annemiz vardı. Biz de yapabiliriz!” inancı. Onlara bir ev bırakmak benim için gerçek bir miras değil. Bunu çalışıp yapabilirler.”
Ertuğrul Belen: “Bir kadın lider olarak, kadınlar arası networking’le ilgili ne söyleyebilirsin?”
Tülin Akın: “Belki ileride olmayacak, ancak bu çağda kadınlar arası networking önemli. 2004’te çalışmalarıma başladığım dönemde, bir konuda takıldığımda soru sorabileceğim daha fazla kişi ve ortamım olsaydı, belki daha hızlı ilerleyebilirdim. 13 sene yerine belki 5 senede başarırdım. Hem tarım, hem de bilişimle ilgili bir iş yapıyorum. Her iki taraf da erkeklerin çoğunluk olduğu sektörler.
Kadınlar arasında networking olduğunda empati kurarak deneyimler ve vakalar daha hızlı paylaşılabiliyor. Bu, öğrenmek ve desteklemek için çok önemli. Farklı sektörlerden kadınlar bir araya geldiğinde, geniş bir bakış açısı ve vizyon da sağlıyor.
Ashoka Türkiye’ye katıldıktan sonra kendimi yalnız hissetmemeye başladım. Benim gibi dünyayı değiştirmek isteyen bir gruba, soru sorduğumda aldığım içten geri dönüşler benim için çok değerliydi. Ait hissettim.”
Ertuğrul Belen: “Genç lider adaylarına ne önerirsin?”
Tülin Akın: “20’li yaşlarda benim dinlediğim “konuşmacı” girişimciler hep şunun gibi şeyler söylediler: “İyi bir çevre için golf kulübüne yazıl, CEO’larla tanış, belki işi alırsın.”
İşine yatıracağın parayı neden golf kulübüne yatırırsın? Üstelik CEO da golf oynamak için hazır beni bekliyordu!
Bu durum, tıpkı dilimize kötü çevrilmiş yabancı kitapları hatırlatıyor. –mış gibi görünmenin Türkiye’de başarılı olamayacağını daha o günlerde anlamıştım.
Özetle, yapmaktan mutlu oldukları şeyi, kararlılıkla yapmaya devam etmeleri gerekiyor. Çalışırken sabırlı olmaları gerekiyor. Sevdiğin işi yapsan da, hemen mutlu olamayabiliyorsun. “Ne için bu işi yapıyorum?” sorusuna cevabın çok net olmalı.
İncinmeyi baştan kabul etmek gerekiyor. İnsanlar, aileler ve görüştüğün şirketlerden ret alabilirsin. İncinebilirsin. Ancak neden incindiğini unutma!
Tamamen tıkandığını hissettiğin zaman farklı bir yol çizmen gerekebilir. Bu, elbette kolay olmuyor. Yıllar sonra anlatırken eğlenceli olabilir ama yaşarken hep öyle olmuyor.
Ne için azmettiğini hep hatırla!”