Ertuğrul Belen: Yakın bir dönemde "En Güçlü 50 Kadın CEO" arasında sizin de isminiz vardı. Tebrik ederim. Bu süreçte networking ne kadar etkili oldu?
Banu Hızlı: Networking konusu üzerinde düşünmek, okumak ve bu konuda uzmanlaşan kişilerden fikir almak benim için son yıllarda önemli oldu.
Hep iyi işler yapmaya ve iyi sonuçlar çıkarmaya odaklandım. Sonra da bunun yeterince insan tarafından bilinmesi ve karşılıklı faydaya dönüşmesi için çalıştım.
Kariyerimin ilk yıllarında tek odağım işimde en iyi olmaktı. Yaş ilerledikçe, yetkinlikle birlikte networke ne kadar çok ihtiyacım olduğunu daha iyi anladım. Sohbet etmek, vizyon edinmek ve karşılıklı kazanımlar yaratmanın ne denli önemli olduğunu gördüm. Aslında, sadece iyi bir networke sahip olmanın değil, bunu projeler bittikten sonra da sürdürmenin ne denli kritik olduğunu fark ettim.
İş ve özel hayatımda networking'e bakış açımın aynı olduğunu söyleyebilirim. Hiçbir zaman "network bana fayda sağlar" motivasyonuyla hareket etmedim. Doğal olarak gelişen bağları canlı tutmak için emek verdim.
Ertuğrul Belen: Doğal gelişen ancak emekle ve planla sürdürebilen bir network. Değil mi?
Banu Hızlı: Evet. Her konuda olduğu gibi networking'de de insanın değerle inşa etmesi gereken bir rotası olmalı diye düşünüyorum.
Ertuğrul Belen: Az önce en iyi işi yapmaya odaklandığınız ve sonra da onun duyurulması üzerine çalıştığınızdan bahsettiniz. Birçok kişi en iyiyi yapıp o noktada bırakıyor olabilir mi? Hatta duyurmayı, reklam yapmak ve hava atmakla mı karıştırıyorlar? Oysa, networküyle güncel kalanların akışta ve doğal olarak çevrelerini kendilerindeki gelişmelerle bilgilendirebildiklerini görüyorum. Sizce?
Banu Hızlı: Kesinlikle katılıyorum. Hatta, insan sadece işine odaklanıp etrafındaki insanlar ve kurumlarla bağ kurmayı atladığında, yaptığı iş fark edilmeyebiliyor. Üstelik, işi çevresiyle birlikte geliştirip yayamıyor.
İşte o zaman insanda küskünlük, görülmeme ve keşfedilmeme gibi birtakım depresif hisler de ortaya çıkabiliyor. LinkedIn’de Simon Sinek’in bu konuyla ilgili paylaştığı bir metaforu unutamıyorum: çiçeklerin yayılmak için arılara ihtiyacı olduğu gibi, iyi fikirlerin de çevremiz tarafından görünür olmaya ve dağıtılmaya ihtiyacı vardır.
Ertuğrul Belen: Her profesyonel ve girişimcinin iş düşmeden networkünü yerelde ve globalde inşa etmesi önemli değil mi? En yeni bilgiyi almak ya da yenilikçi olabilmek için sizce networkün rolü nedir?
Banu Hızlı: Networkünüzün içinde hiç tahmin etmediğiniz kişilerin zihninizi açacak bambaşka şeyler kattığını görürsünüz. Yani yolculuğunuzda ne kadar çok insanla sohbet edip, tanışıp, gelişmelerden haberdar olursanız, vizyonunuz o kadar çok açılır.
Farklılık networkü kurmak lazım! Farklı konular, farklı sektörler, farklı modeller, farklı bakış açıları ve farklı görüşler... Bunların büyük bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Hem kişisel gelişim hem de iş hayatı ve yetkinlikler açısından çok kıymetli.
Ertuğrul Belen: Farklılık networkü! Ne güzel bir tanım... Sanki bu ihtiyaç son yıllarda daha belirgin oldu. Ne dersiniz?
Banu Hızlı: Zamanın ruhu diyebiliriz! Ben X jenerasyonunun temsilcilerindenim. İş hayatına başladığım yıllarda sadece çok çalışmak idealize edilmişti. Kişiler arası etkileşim ve networking kavramının adı bile geçmezdi. Hatta networking'e zaman kaybı olarak bakan bir zihin yapısı da vardı.
2000'li yılların ruhuna baktığınızda, internet ve sosyal ağların yayılımı etkili oldu. İnsanlar arası etkileşim tamamen farklı bir boyut kazandı. Kurum içi ve dışı girişimcilik ön plana çıktı. Büyük kurumların kurumun dışındaki networklerden uzak kaldıklarında potansiyellerini ortaya çıkarmadıklarını ve hatta hızla yok olduklarını gördük.
Ertuğrul Belen: Grubunuzda teknoloji şirketleriniz dahil dokuz binin üzerinde çalışan ve son iki sene içinde 14 tane satın almayla hızlı büyüyorsunuz. CMC kültüründe networking'in yeri nedir?
Banu Hızlı: Müşterilerimizi bir araya getirip onlara fayda yaratmayı önemsiyoruz. İşimizi hizmet veren ve fatura kesenden çok daha ileriye taşıyıp, müşterilerimizin başarısı için ne yapabiliriz şeklinde bir bakış açısıyla ilerlemeye odaklanıyoruz.
Bunun için tedarikçilerimizle birlikte gelişmek üzere fırsatlar yaratmaya çalışıyoruz. Eğer işinizi şeffaf ve iyi niyetli şekilde yapıyor ve bunu da ekibe sirayet ettirebiliyorsanız, o iş birlikleri bir süre sonra dostluklara dönüşüyor. CMC Türkiye’de çalışmak, hem çok farklı sektörlere yoğunlaşabilmeme hem de bunların içinden dostluklar kazanmama vesile oldu. B2B (şirketten şirkete) olmasına rağmen insan odaklı bir etkileşim içindeyiz.
Uluslararası tarafta da yine benzer bir yaklaşım içindeyiz. Uluslararası satın almalarda da görev alıyorum. Özellikle, karar aşamasında katkı veriyorum. İş birliği ve değer yaratan ağ oluşturmanın öncelikli bir kriter olduğunu söyleyebilirim.
Ertuğrul Belen: Müşterilere katma değer sağlamayı biraz daha açabilir misiniz?
Banu Hızlı: Hizmet verdiğiniz şirketleri yalnızca onların tarif ettikleri ve talep ettikleri hizmetlerle limitlememelisiniz. Eğer bir bankaya hizmet veriyorsanız, o bankanın hangi alanlara yoğunlaştığı, stratejisi ve hedefleri gibi bilgilere her aşamada önem vermek gerekiyor.
Müşteriniz için fırsatın ne olduğunu, kiminle bir araya geldiğinde daha anlamlı işler çıkarabileceğini anlamanız gerekiyor. Biz aynı zamanda süreç danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Bu da normalde bilmediğimiz sektörleri tanımamıza ve iş birlikleri oluşturmamıza vesile oluyor.
Hatta bazen birbirinden haberdar çok büyük iki marka oluyor. Ancak iki tarafı da iyi tanıyan, ortak hedeflerini bilen bir başka kurum tarafından buluşturulduklarında, yeni bir iş birliği doğma olasılığı çok artıyor.
Mesela Türkiye'nin en büyük bankalarından bir tanesiyle dev bir e-ticaret şirketini buluşturduk. E-ticaret firmasının CCO’su ile bir sohbetimiz esnasında ihracatçılara yönelik çalıştıklarını fark ettim. Hem bankayı hem de e-ticaret firmasını bir iş birliğiyle kazanımları olabilecekleri konusunda bilgilendirdim. Öyle ki yakında yeni iş birliklerini duyuracaklar.
Ertuğrul Belen: Paylaştıklarınızdan yeniden emin oldum ki, bir ürün veya hizmeti satmak için gerekli bilgiden çok daha fazlasını, çevremizle, özellikle de müşterilerimizle sohbet etmek ve hatırlamak gerekiyor. Maalesef çoğu zaman sunabileceklerimiz kadar ilgileniyor, merak ediyor ve dinliyoruz. Oysa katma değerli iş birlikleri için çevremizle ihtiyacımızın ötesinde ilgilenmek gerekiyor.
Peki, “yeni normal” networking kavramını nasıl etkiliyor?
Banu Hızlı: Telefonla, zaman zaman zorlu koşullarda da yüz yüze görüşmelerle devam ettirebiliyorsunuz. Fakat tabii ki sıfırdan bir ilişkiyi başlatmak bu dönemde kolay değil.
İlk tanışmanın yüz yüze olmasının daha etkili olduğunu düşünüyorum. Bu dönemde yeni tanışıklıklar oldu. Ancak yüz yüzedeki içtenlik ve ilk etki dijitaldekiyle aynı olmuyor. Unutmamalıyız ki herkes aynı durumda! Hepimiz aynı kaygılar içinde ve benzer sebeplerle boğuşur durumdayız. O yüzden büyük bir sorun olmadığını düşünmüyorum.
Ertuğrul Belen: Bu dönemde kurum içi networkünüzü korumak için neler yaptınız?
Banu Hızlı: Şirket içindeki etkileşimi artırmak için üst yönetimle eskiden haftada bir bir araya gelirdik. Artık her gün 30 dakika buluşuyoruz. Güne başlarken hepimiz Microsoft Teams üzerinden bir araya geliyor ve iş akışlarımızla ilgili birbirimize bilgi veriyoruz. Enerjiyi yükselten, dertlerimiz ya da sevinçlerimizi ortak hale getiren bir yöntem olduğunu düşünüyorum.
Şirketi genel olarak düşündüğünüzde 5-6 bin eve dağıldık. İnsanların aynı ortamda ve bir arada çalıştığı günlerdeki sıcaklığı hissetmesi ve etkileşimi artırmak için sanal kahve odaları oluşturuyoruz. Sanal kahve odalarına şirketin yönetiminden birileri sürpriz bir şekilde katılabiliyor.
Mümkün olduğu kadar işte şirket içi yarışmalar düzenliyoruz, evlere hediyeler gönderiyoruz. Minicik şeyler bile olsa bir heyecan ve hareket yaratıyor. Hem şirket içi hem de şirket dışından misafirler ağırladığımız webinarlarımızı artırdık. Hem yaş grubuna hem gündеmе göre konuşmacıları davet ediyoruz ve interaktif bir şekilde geçiyor.
Şirket içinde de küçük sohbetler yapıyoruz. Örneğin ben operasyondan sorumlu genel müdür yardımcımızla bir sohbet yapıyorum. O sırada interaktif bir şekilde soru soran arkadaşlarımız oluyor. Bunun gibi yüz yüze yaptığımız şeyleri dijitalde biraz daha frekansını artırarak yapmaya çalışıyoruz. Böylelikle o sıcaklık ve etkileşim kaybolmuyor.
İnsani değerlerin çok daha fazla öne çıktığı bir dönemdeyiz. Bu buluşmalarla birbirimizin nabzını bu kadar tutmaya çalışmış olmak bence bizi pandemiye rağmen kenetledi.
Ertuğrul Belen: Kişisel ya da sosyal networkünüz için neler yapıyorsunuz?
Banu Hızlı: Yıllarca hafızama çok güvendim. Bütün arkadaşlarım beni "fil hafızalı Banu" diye tanırlar. İnsan tanımayı ve onlarla derin ilişkiler kurmayı gerçekten çok seviyorum.
Birisiyle tanışıyorsam ve o ilişki merhabanın ilerisine geçiyorsa, onun kaç tane çocuğu var, isimleri nedir, kaç yaşındalar, hayata bakışı nedir gibi değerleriyle içtenlikle ilgileniyorum.
Sizden aldığım eğitimler sırasında çevremizi gerçekten hafızayla sınırlı tutmamak gerektiğini gördüm. Çünkü hafızamın yetmediği ya da bir şekilde bilgi sahibi olmadığım konularda bile doğru soruyu sormak için kişinin bir sistemi olması gerekiyor.
Dolayısıyla ben de cep telefonumu bir bilgi bankası olarak kullanmaya başladım. Doğum günlerini tutmak ya da daha önce bir görüşmemiz sırasında unutmamam gereken bir konu varsa onu not almak, hatırlatıcı koymak gibi yöntemler kullanıyorum.
Çünkü zaman içinde network doğal olarak büyüyor. O zaman, çevrenizin değerlilerini hafızayla sınırlı tuttuğunuzda ve o bilgiyi etkiye dönüştürmediğinizde unutuyorsunuz. Aldığım eğitimlerin bu bakış açısında etkisi büyüktür. Artık daha yapılandırılmış şekilde networkümü takip etmeye çalışıyorum. Herkese de bunu tavsiye ediyorum.
İleri doğru koşarken, geçmiş bağları güncel tutmanın tanıştırmaları da artırdığını fark ediyorum. Sözüne ve değerlendirmelerine güvenilir biri tarafından tanıştırılıyor olmak, yeni bağların daha hızlı ve etkiyle kurulmasını sağlıyor.
Ertuğrul Belen: Social CEO gibi liderlerle ilgili yayınlanan raporlar var. Bunlar, bir kurum liderinin LinkedIn gibi sosyal ağlarda olmasının tüketici algısından yeni yetenek kazanımına kadar çok değerli olduğunu vurguluyor. Siz, başta LinkedIn olmak üzere diğer sosyal ağları nasıl kullanıyorsunuz?
Banu Hızlı: Ben LinkedIn’i son yıllarda çok daha aktif kullanmaya başladım. İçinde bulunduğumuz dönem için bulunmaz bir fırsat ve platform olduğunu düşünüyorum. Yalnızca dış dünyayı değil, kendi şirketimiz içinde ya da müşterilerimizle kurduğumuz etkileşimi bile çok daha farklı bir noktaya taşıyabiliyor.
Dolayısıyla daha stratejik ve bilinçle ele alınması gereken bir platform olduğunu düşünüyorum. Şimdiye kadar çok aktif değildim ama yaklaşık bir senedir daha aktif kullanmaya başladım. Bu konuya yalnızca kendim için değil, tüm ekip arkadaşlarımın daha etkin kullanımı için kafa yoruyoruz.
Instagram ve Facebook da aktifim ama hiçbirini iş amaçlı kullanmıyorum.
Özellikle LinkedIn’i önümüzdeki dönemde daha etkin kullanmayı planlıyorum.
Ertuğrul Belen: Pandemi sürecinde yürütülen farklı araştırmalar kadınların bu dönemde daha fazla zorlandığını, hatta üst yönetimdeki kadın profesyonellerin azaldığını gösteriyor. Sizin gözleminizi rica edebilir miyim?
Banu Hızlı: Dezavantajlı olan her kesime destek olma çabama rağmen, kendimle ilgili değerlendirme yaparken hiç kadın-erkek olarak ayrıştırmadım. Fakat genel tespitlerimizi söyleyebilirim. Kadınların evle ilgili toplumsal olarak süregelen ilave sorumlulukları olduğunu biliyoruz. Mesela, anne olmak...
Annenin çocukla arasındaki bağ, zaten erkekle kadını farklılaştırıyor. Kolay sorumluluklar değil. Ancak bir taraftan da olumlu tarafından bakıyorum. Uzaktan çalışma modelinin, pandemi öncesi iş hayatında olamayan kadınları bu sürece dahil etmek için bir vesile olduğunu düşünüyorum.
Önemli yetenekler var. Çocuğu olduğu için işini bırakmak zorunda kalmış bir anneyi düşünün. Bir kadın çalışmadığında nerede yaşayacağı, ne yapacağı çok büyük olasılıkla eşinin koşulları belirliyor. Bu doğrultuda, eşinin koşulları sebebiyle Türkiye'nin herhangi bir ilçesinde yaşamak zorunda olan bir kadın, pandemi öncesi bir şirket merkezine gidemediği için çalışamıyordu. Oysa pandemiyle hayatımıza giren uzaktan çalışma ile bu durum değişiyor.
İşte! Aslında dezavantajlı durumda olup, koşullardan dolayı çalışamayan kadınları ve diğer profesyonelleri iş hayatına kazandırmak ve yeni yetenekleri ortaya çıkarmak için bir fırsat olduğunu düşünüyorum.