CEO ve Lider Networking Röportajları - Emre Alaman - HP Türkiye Genel Müdür.

CEO ve Lider Networking Röportajları - Emre Alaman - HP Türkiye Genel Müdür

Ertuğrul Belen: Networking'in hayatınızdaki yeri nedir?

Emre Alaman: Networking'in, hayatımda çok önemli bir yeri var. Networking konusunu iş hayatında networking, sosyal hayatta networking gibi sınırlandırmak istemiyorum; çünkü, bence çok geçişken bir kavram. Yani iş ortamında başlayan bir ilişki günün sonunda bir arkadaşlığa dönüşebilir veya üniversitede başlayan bir arkadaşlık iş hayatında önemli bir network haline gelebilir.

Bir ilişkinin networking'e evrilmesi için uzun dönemli karşılıklı fayda sağlayan bir bağ olması gerektiğine inanıyorum. Karşılıklı fayda olduğunda ilişkiyi uzun dönem devam ettirmemiz daha kolay olabiliyor. Bunun için de kendi uyguladığım ve benim için başarısı kanıtlanmış bir yöntemim var. Yeni bir kişi ile iletişim kurarken ondan ne fayda sağlayacağımı düşünmek yerine, benim karşı tarafa nasıl bir faydam olabileceğini düşünüyorum. Bunu yaptığım zaman, ilişkilerin çok daha sağlam ilerlediğini gözlemliyorum.

Ertuğrul Belen: Pek çok gencin bu röportajları okuduğunu biliyorum ve karşı tarafa fayda sağlayamayacağı kaygısıyla bağ kurmaktan kaçanlar olduğunu gözlemliyorum. Kariyerinin başında olanlar veya karşı tarafa nasıl fayda sağlayacağını bilemeyenler için ne önerirsiniz? 

Emre Alaman: Çok yerinde bir tespit. Ben de bu kaygıyı nasıl hissediyorum biliyor musunuz? Mesela birinin vasıtasıyla görüşme ayarlanıyor. Tanışıyoruz, çok güzel sohbet ediyoruz. Sonrasında aynı bahsettiğiniz kaygıyla birçok arkadaşım ihtiyaçları olsa dahi beni geri aramıyorlar. Halbuki zaten konuşarak, ben de bu ilişkiyi baştan kabul ettim demektir. Hiç endişelenecek ya da kaygılanacak bir şey yok. Kaldı ki benim için de bu sohbetler başlı başına bir fayda! Hatta sohbet ettiğim kişilerden takımıma kattıklarım dahi oluyor. 

Ertuğrul Belen: “Sohbetin kendisi başlı başına bir fayda!’’ Ne kadar sade ama etkili bir tespit yaptınız. Unvandan ve deneyimden bağımsız olarak her sohbet, her iki tarafa da mutlaka bir deneyim sunuyor. Umarım bu satırları okuyan genç profesyoneller, birisine heyecanla ulaşmaya çalışırken, o kişilere de bir deneyim sunacakları bakış açısını unutmazlar.

Önemli bir iş hayatı tecrübeniz var. Bu deneyimlerinizde networking’in etkisi ne oldu?

Emre Alaman: Eşimle, HP'de çalışırken networking sayesinde tanıştım. 

(Gülüyoruz.)

HP'ye girmem de networking sayesinde oldu. Bu konuyu detaylandırmak istiyorum. Networking ile torpil karıştırılmamalı! Benim networking hikayem şöyle gelişti: Çok yakın bir arkadaşım HP'de bana uygun bir pozisyon görüyor ve bunu bana söylüyor. Ben, bu pozisyonla ilgilenince de HP’de tanıdığı bir kişiye benden bahsediyor. İşte, networking’in görevi tam da bu noktada tamamlanıyor. Yani, networking sizi yetkinlikleriniz ve karakterinizle açacağınız kapının önüne getirir. Kapıdan geçecek olan sadece sizsiniz. 

Ertuğrul Belen: (İçimden) "Yepyeni etkileyici bir networking tanımı daha!" diyerek heyecanlanıyorum.

Emre Alaman: Sonrasında HP ile birçok görüşme gerçekleştirdik. Hatta ilk başvurumda o işe giremedim. Ancak o ilk görüştüğüm yöneticiyle kurduğum bağ, daha sonra bana bu pozisyonu önermesini sağladı. O yüzden networking'in gücüne inanıyorum ve bu güç tüm dünyada geçerli. Ben bir dönem, Kanada'da bir danışmanlık şirketinde çalıştım. Oradaki işime de networking sayesinde girmiştim. 

Ertuğrul Belen: Yeni normal kurum içindeki networkü nasıl etkiliyor ve etkileyecek? Siz HP tarafında neler yapıyorsunuz? 

Emre Alaman: "Management by wandering around" diye bir kavram vardır. "Dolaşarak yönetim" olarak Türkçeleştirebiliriz. Pandemi öncesi ofiste uyguladığım yöntem buydu. Beni çok nadir masamda otururken görebilirdiniz. Şimdi ise bunu evde telefonla ve online görüşmelerle yapmaya çalışıyoruz. Ama samimi olmak gerekirse bu bir öğrenme süreci ve ben hâlâ öğrenme sürecinde olduğumu düşünüyorum. Önceden ayda 21-22 öğle yemeği yiyorduk ve bunun yarısından fazlasını networking için kullanıyorduk. Şimdi networkümü sürdürmek için yeni yollar deniyorum. Tanıdığım, kıymet verdiğim kişilerle tamamen hoşsohbet amaçlı online görüşmeler ayarlamaya çalışıyorum. 

HP tarafında ise birçok deneme ve yanılmamız oldu. Pandeminin başında birçok online büyük toplantı yaptık. HP Türkiye'deki herkesi bu toplantılarda topladık. Büyük toplantıların faydalarını ve zararlarını gördük. Sadece kalabalık buluşmalarla yürümediğini anlayınca, yöneticiler kendi gruplarıyla da küçük toplantılar yapmaya başladılar. O zaman baktık ki sürekli birileri birbirleriyle toplantı yapıyor. Kendiliğinden gelişen ve değişen bir dönem oldu. Ben artık kendi büyük toplantılarımı iki üç ayda bir yapıyorum. Onun dışında takımların aynı ofis ortamındaki gibi kendi iç ağlarını oturttuğunu görüyorum. 

Bu dönem, önemli değişikliklere yol açtı. Online toplantılar ile trafikte harcanan zaman ortadan kalktı. Toplantılar zamanında başlayıp, zamanında bitiyor. Bu durum da aslında bir verimlilik getiriyor. Bu süreç devam edecek ve artık eskisi gibi sadece ofis ortamında çalışılmayacak. Pandemi sonrasında da hibrit çalışmaya devam edeceğiz. Yani, yeni normalde hepimizin öğrenmesi gereken yetkinlikler olacak.  Pandemiyle sosyal ağların da çok daha önemli hale geldiğini düşünüyorum.

Ertuğrul Belen: Sizin sosyal ağlara ve özellikle Linkedin’e bakış açınız nasıl?

Emre Alaman: Özellikle yeni normalde sosyal ağlar haber aldığımız çok önemli araçlar ve bunları daha etkili kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Biz şirket olarak LinkedIn’in Sales Navigator isimli modülünü satış ekibimizle birlikte deniyoruz ve sonuçlarını gözlemliyoruz. Şirkete nasıl katkıları olacağını merakla bekliyorum. Sosyal ağların da özellikle networking tarafında henüz görevini tam olarak tamamlamadığını; yeni normal dediğimiz bu döneme özel yeni uygulamaların çıkacağını düşünüyorum. Bu tür yenilikleri heyecanla bekliyorum. 

Ertuğrul Belen: Dostlarınız, okul arkadaşlarınız, HP’den iş dünyasında farklı noktalara geçiş yapan eski iş arkadaşlarınız gibi kendi kişisel çevrenizle networkünüzü nasıl canlı tutuyorsunuz?

Emre Alaman: İş dışında müsait olduğum tüm zamanlarımı verimli kullanmaya çalışıyorum. Yürüyüş yaparken, markette alışveriş yaparken uzun süredir konuşmadığım kişileri ararım. Bunun için bir ajandam yok. Sadece seslerini duymak için arıyorum ve bunu da karşımdaki kişiye söylüyorum. Bunu yaptığımız zaman gerçekten bir ihtiyacımız olduğunda aradığımızda konuşmaların çok daha samimi ve pozitif ilerlediğini düşünüyorum. 

Samsun Anadolu Lisesi'nin ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde okudum. Pandemi öncesinde hem lisemin hem de Bümed'in toplantıları olurdu. Eski dostları görmek açısından çok kıymetliydi. 

Onun dışında dört kişilik bir arkadaş grubumuz var. İki arkadaşım Amerika’da yaşıyor, diğer arkadaşım ve ben İstanbul'dayız. Her sene dünyanın bir yerinde bir hafta buluşuyoruz. Bizim için bu buluşmalar ne kadar eğlenme amaçlı olsa da, bu buluşmaların networking boyutu inanılmaz oluyor. Hepimiz farklı sektörlerde çalışıyoruz. Yıllık buluşmalarımızdaki paylaşımlar ve öğrenimlerimiz gerçekten heyecan veriyor.

HP'den ayrılan eski iş arkadaşlarımla olan networküm de çok önemli. Özellikle birkaç eski yöneticim var ki onları mutlaka ararım. Bazı insanlar networking'i içgüdüsel olarak yapıyorlar. Ben ise ilişki ağlarımı güçlü tutmak için emek veriyorum.

Ertuğrul Belen: Pandemi döneminde ekibinize yeni katılanlar oldu mu? Ekiple yüz yüze dahi gelemeden takıma yeni katılan yeni yetenekler, yeni yöneticilerinizle bu süreci nasıl yönettiniz?  

Emre Alaman: Pandemi döneminde HP olarak büyümeye devam ettik ve takıma yeni ekip arkadaşları kattık. İşe yeni başlayanlar için insan kaynakları ile çalışmalar yaptık. Bunlardan bir tanesi de, her yeni işe başlayan arkadaşımızı bütün şirketle online olarak tanıştırmak oldu. İlk iş günlerinde bir tanışma toplantısı koyuyoruz ve birçok insan samimiyetle bu toplantılara katılıyor. Ben de kurum içi networkümüze yeni dahil olanları kısaca tanıtıp, sözü kendilerine bırakıyorum.

HP Türkiye'ye katılan her kişiyle aynı gün mutlaka ben de bir görüşme yapıyorum. HP'yi, beklentilerimizi yeniden anlatıyorum; varsa sorularını yanıtlıyorum. Bu arada önem verdiğimiz bir diğer konu da, aramıza katılırken en ufak bir aksamanın olmamasıdır. Bilgisayarları daha işe başlamadan hazırdır.  Özellikle ilk haftalarda, yeni başlayanların kendilerini yalnız hissetmemeleri için beraber çalışacakları yönetici arkadaşımdan da ilgili olmalarını rica ederim. Günün sonunda bunların işe yaradığını görüyorum. Birçok yeni personelimiz bu konuda güzel geri dönüşler yapıyor. Adaptasyonları çok hızlı oluyor. Dediğim gibi, bu dönem bizim için bir öğrenme süreci. Hatta pandemide başlattığımız bu adaptasyon sürecinin öncekilere göre daha etkili olduğunu fark ettik. Böyle, gelişerek devam etmeyi düşünüyoruz. 

Ertuğrul Belen: Pandemi döneminde yeni bir işe başlayıp kendi takımındaki herkesle tanışamayanları görüyorum. HP'de yeni işe başlayanlarla tüm şirketi bir araya getirmenizi içtenlikle tebrik ediyorum. 

Peki, HP’nin nasıl bir network haritası var? 

Emre Alaman: Öncelikle HP Türkiye'nin network haritasına baktığımızda önyüzde müşteriler ve iş ortakları var ve bunlar bizim için en kritik networkler. 

Bu, çok geniş bir network. Çünkü biz HP olarak hem tüketiciye hem de kurumlara çok farklı yelpazede ürün temin ediyoruz. Bu bir bilgisayar mouse'u da olabiliyor, üç boyutlu yazıcı da! Dolayısıyla çok geniş bir müşteri ve bayii ağımız var. Buna ek olarak online kanallar pandemiyle birlikte birden çok büyüdü.

Bu ağlarda dağıtıcılar, bayiler ve daha küçük bayiler var. Dolayısıyla bir network haritası çizeceksek iç içe geçmiş bir yapı çizmemiz gerekiyor. HP Türkiye olarak bu yapının tamamıyla birebir temastayız.

Pandemiyle birlikte farklı networkler de eklemek durumunda kaldık. Pandemiye hazırlıklı olmayan şirketlere HP olarak kaynak sağladık. 

HP olarak, ürün konfigürasyonları ile getirdiğimiz ürünlerin üretilmesini başka takımlarla destekliyoruz ve bu ikisi arasındaki koordinasyonu da sağlıyoruz. Bu yüzden, o şirketler hatta o şirketlerin CEO'ları da benim networkümün bir parçası oluyor. Çünkü CEO'lar şirketin stratejisini belirliyor ve ben o CEO’ları iyi tanırsam, ne düşünüyorlar, ne yapacaklar onu da takip edebiliyorum. 

Ertuğrul Belen: HP Türkiye'de çalışırken global bir network inşa etme fırsatı oluyor mu? 

Emre Alaman: Bazen global bir şirkette çalışırsınız. Ancak tamamen lokalle limitli kalırsınız.  HP'de ise bunun tam tersi bir resim var. Her ekip ofisi, bir global ofis gibidir. Bunu birkaç türlü sağlıyoruz. 

Mesela, HP Türkiye ofisini düşünelim. Ekibin bir bölümü bizim Türkiye’deki operasyonumuz için çalışıyor. Satış yapıyor, finansı ve muhasebesi var. Ancak önemli bir kısmı da aslında bölgede başka görevler yapıyor. Bir kısmı Afrika için çalışıyor. Dubai için çalışan var. Amerika ile farklı zaman dilimlerinde çalışanlar var. HP Türkiye'de global networkü önceliklendiriyoruz. Türkiye ofisinde çalışan arkadaşlarımızın diğer ülkelere gitmelerini ve HP içerisinde farklı görevlerde bulunmalarını önemsiyoruz. Türkiye’den diğer ülkelerin işlerini yapmak için emek harcıyoruz.

Bu doğrultuda insanları pozisyonlamaya çalışıyoruz. İşte bu gerçek globalleşmeyi sağlıyor. Mesela çok yakın olarak çalıştığım insan kaynakları müdürüm Türkiye'de değil, Yunanistan'da. İşte! Bu da bir globalleşme. Yani, "hepimiz bir yerde olmalıyız" takıntımızı ortadan kaldırdık. O zaman, global performans ve yeteneklere odaklanabilirsiniz. Çalışacağım kişi Dubai'de oturuyorsa, tamam, benim için bir problem yok! İlişkiyi yürütmenin bir yöntemini bulalım. Dolayısıyla, artık birçok arkadaşımız başka ülkelerde oturabiliyor. Bu da globalleşmeyi doğrudan destekliyor. 

Diğer önemli bir konu da HP'de bölge kavramı yok. HP bunu çok güzel oturttu. Mesela "Türkiye’nin bağlı olduğu bölge şurasıdır" diyemeyiz. Çünkü dediğim gibi ekip farklı ülkelerde çalışıyor. Yani bütün HP bizim bölgemiz gibi oldu.

Emre Alaman ile kitap sohbetimiz sonrasında, The HP Way (HP'nin Öyküsü) kitabını kendisinden almak değerli bir sürpriz oldu. HP'nin Öyküsü, David Packard'ın okul arkadaşı Bill Hewlett ile birlikte, 1938 yılında Palo Alta'da küçük bir garajda, osilatör üretmek üzere başlattıkları işlerinin ve hayatının sıradışı öyküsünü anlatıyor.