Davos Dünya Ekonomik Forumu bünyesinde ilk defa seçilen Geleceğin Liderleri ve Türk-Fransız ilişkilerine katkılarından dolayı Fransa'nın en büyük devlet nişanı olan Légion d'Honneur gibi birçok özel ödüle layık görülmüş girişimci ruhlu bir iş kadını.
Tüm başarı ve unvanlarının yanı sıra binlerce kişinin hayatına dokunan, paylaşmaya ve almadan önce vermeye değer veren bir networker: Cartier Dünya Kadın Girişimcilik Ödülü Jüri Üyesi, Womens Forum, New Museum, New York Leadership Council Üyesi, GYİAD Kurucu Üyesi, KAGİDER Kurucu Üyesi, GIF Üyesi, Darüşşafaka Eğitim Kurumları Danışma Kurulu Üyesi, Contemporary Art İstanbul Danışma Kurulu Üyesi, Bir Dilek Tut Derneği Danışma Kurulu Başkanı, WPO üyesi, Yönetim Kurulunda Kadın Derneği (YKKD) ve TurkishWIN Mentoru.
Üstelik, boyundan büyük iki erkek evlat yetiştirmiş bir anne.
Networking'e büyük önem veren bu özel kadının iç motivasyonunu ve konuya bakış açısını heyecanla sormaya başlıyorum:
Ertuğrul Belen: "Sivil toplum kuruluşlarında ve iş dünyasında çok aktif ve başarılı bir iş kadınısınız. Farklı çevreleri gözlemleme şansınız oluyor. Sizin için networking nedir?"
Leyla Alaton: "Networking, benim için hayatın rengi ve zenginliğidir. İnsanı seviyorum. İnsan farklılıklarını seviyorum. Ne kadar değişik çevreden insana dokunursam, hayatımın o kadar renklendiğini fark ediyorum. İnsanların hikayelerini merak ediyorum. Önemsiyorum."
Ertuğrul Belen: "Çok fazla insanla tanışıyorsunuz. İsimleri ve yüzleri hatırlamak için yöntemleriniz var mı?"
Leyla Alaton: "Hatırlamak zorunda hissetmiyorum. Hatırlamayınca da utanmıyorum. O yaşa geldiğimden buna iznim olduğunu düşünüyorum.
Maalesef bazen insanlar kendilerini hatırlatmıyorlar. Oysa, hatırlasaydım işleriyle ilgili soru sorardım.
Hatta, "Beni hatırlıyor musunuz?" diye soranlar olabiliyor. Bu kadar sıkıntılı bir soru olamaz! Bunu sormamak gerekiyor. Hem kendine hem de karşındakine kötülük yapıyorsun.
Bu soru, "Ben hatırlanmayacak kadar zavallı mıyım?" algısını oluşturuyor. E tabi, diğeri de kendini suçlu hissediyor."
Ertuğrul Belen: "Ya kartvizitler?"
Leyla Alaton: "Nerede tanıştığımı ve tipi gibi konuları yazıyorum. İlişki kurulduysa, teması sürdürmek için e-posta adresi kalıcı oluyor."
Ertuğrul Belen: "Bu kadar çok insan... Yorulmuyor musunuz? Networking yapmak için nasıl bir iç motivasyonunuz var?"
Leyla Alaton: "Spor gibi... Yaptıkça daha çok yapasım geliyor. Çevreme destek olmak... Tavsiye vermek...
Babamdan da böyle gördüm. Yurtdışından gelen misafirler Topkapı, Kapalı Çarşı ve İshak Alaton'un ofisini ziyaret ederlerdi. Şimdi de benim için öyle oldu. Saygınlık da buradan geliyor. Paran daha çok diye değil, daha çok sayıldığın için saygı görürsün.
Karakterim de networking'e çok müsait... Mesela derneklerde yönetim kurulu üyelikleri yaptım. Ancak, başkanlıkları neredeyse hiç kabul etmedim. Kıskanç olmadım. "Küçük olsun, benim olsun!" deyip makamları sahiplenmedim. Birlikten güç doğduğuna hep inandım."
Ertuğrul Belen: "Alarko Holding'de 5 sektör, 24 şirket ve 7 bin çalışandan oluşan bir yapınız var. Bu büyük pencereden baktığınızda, sizce kurum içinde networking de önemli mi?"
Leyla Alaton: "Üzeyir (Garih) Bey, Alarko İstikbal Kulübü ile kurum içinde networking'in önemini çok önceden görmüş bir kişiydi.
Alarko İstikbal Kulübü (AİK), Alarko Şirketler Topluluğu bünyesinde; üniversite öğrenimini tamamlamış, 21-33 yaşları arasındaki gençlerden oluşan, kendi logosu, yönetim kurulu, komite başkanları ve bütçesi ile bir yönetim simülasyonudur.
AİK vesilesiyle tanışanların bir gün birbirlerine işleri düştüğünde, çekinmeden birlikte ve hızlı hareket edebilmeleri sağlandı. Üstelik AİK Yönetim Kurulu'ndaki abiler ve ablalar onlara yol gösteriyorlar. Aslında, networking açısından çevik takımlar çok uzun yıllar önce öngörülmüş."
Ertuğrul Belen: "LinkedIn'de aktif olduğunuzu, ilham veren paylaşımlar yaptığınızı ve ulaşılabilir olduğunuzu gözlemliyorum. Özellikle "LinkedIn ile Networking" hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Leyla Alaton: "Öğrenmek beni keyiflendiriyor. Aydınlanmak! Dünyayı takip etmek. Harvard Business Review gibi kurumsal LinkedIn hesaplarını ve popüler insanların paylaşımlarını takip edebiliyorum. Kendi haberlerimi paylaşabiliyorum. Özellikle, okuyanlara faydası olacağını düşündüğüm içerikleri önceliklendiriyorum.
LinkedIn'i seviyorum. Çünkü paylaşımlar başkasının ağzından değil! Doğrudan bizden. En katıksız haber! Üstelik bedava..."
Ertuğrul Belen: "Sizi takip eden çok fazla genç kadın ve girişimci var. İyi bir çevre sıfırdan nasıl oluşturulur? Sadece tanışmak yeterli mi?"
Leyla Alaton: "Mesela bir konferansı ele alalım. Konuşmacıyım. Soru sormak için biri mikrofonu eline alıyor. Pat! diye bir soru soruyor ya da düşüncesini paylaşıyor. Ve o an, büyük bir fırsatı kaçırıyor.
Kalk! Önce kendini tanıt, sonra da sorunu sor. O kadar temel goller kaçırılıyor ki! Şaşkınlık içindeyim. Bir konferansta bile güneş gibi parlayabilirsin. Tanınmak elbiseyle değil, ses tonuyla, güvenle olur.
Özetle, çevrendeki konuşmaları takip et ve iyi soru sor. Sor ki, herkes de seni takip etsin. Networking emektir. Öylece havadan olmaz. Mesela tanıştığın kişiye ilgilendiği konuyla ilgili bir kitap yolla. Ummadığı bir anda içten bir jest yap. Herkes önemli ve özel olmak istiyor. Çevreni böyle hissettirebiliyor musun? Asıl mesele bu!"
Ertuğrul Belen: "Sivil toplum kuruluşları (STK) seviyesinde başarılı networkler ya da ekosistemler sizce nasıl oluşur, gelişir ve sürer?"
Leyla Alaton: "Misyon iyi tarif edilmelidir. Ortak paydanın iyi belirlenmesi gerekir. Oluşumların kendi misyonları olmalıdır. Mesela TurkishWIN bilgi ve başarıyı paylaşarak bir kadın networkü oluşturmuştur. Bu ortak amaç etrafında kadınlar tanışır, paslaşırlar.
Ekosistemlerde ortamı hazırlamak önemlidir. Çünkü, bir networke girmek değil, asıl onu değerlendirmek esastır. Networking, üyesi olduğun STK etkinliğinde kenarda maden suyu içmek değildir. "Ben şuyum." deyip, "Akıllarda nasıl kalırım?"a odaklanılmalıdır."
Ertuğrul Belen: "Babanız İshak Alaton ve ortağı Üzeyir Garih bildiğim ve okuduğum kadarıyla çok iyi ilişkilerle güven ağlarını ördüler. Tek cümleyle onlardan bu konuyla ilgili ne öğrendiniz?"
Leyla Alaton: "Davetler ve etkinlikler gezmek için değil, insanları iyi hissettirmek için değerlidir."
Ertuğrul Belen: "Bir başka röportajınızda rahmetli Hasan Erişkon'un "En yakınlar en uzaktır." sözüne değinmişsiniz. Networking penceresinden bu cümleyi açıklar mısınız?"
Leyla Alaton: "En yakınlarımızdan bir şey istemeyi veya onları hayatımızdaki gelişmelerle haberdar etmeyi atlayabiliyoruz. "Zaten biliyorlar!" diye düşünüyoruz. Çok acıklı ancak işin aslı öyle değil.
İnsanların hayatımızdaki yerini onlar gitmeden anlamak lazım. Gittikten sonra çok geç! Herkesten alınacak bir değer var. Onlara o zamanı tanımak gerekiyor."
Ertuğrul Belen: "Herkesin kişisel bir alanı var. Çok iç içe ilişkileri sevmediğinizi söylemiştiniz. Bizim kültürümüzde sınırlar sanki çok hızlı geçilebiliyor. Ne düşünüyorsunuz?"
Leyla Alaton: "Kesinlikle! Muç muç, iç içe ilişkileri sevmem!
Kişinin özeliyle işteki konuların ve ilişkilerin üst üste geçmemesi gerekiyor. İshak Bey ve Üzeyir Bey eşlerini görüştürmez, ailece tatile bile çıkmazlardı.
Özelde arkadaşlık ile işte arkadaşlık iki ayrı konudur. Karıştırıldıklarında sınırlar aşılabilir."
Ertuğrul Belen: "Kadının başarısına kafa yoran bir kadınsınız. Sizce kadınlar nasıl daha başarılı olabilirler?"
Leyla Alaton: "Ben, gücümü şeffaflıktan alıyorum. Bir yalanı hatırlamak, o işin aslından daha fazla enerji ister. Gizlim, saklım yok! Yalan yok!
Kadının doğası çok güçlü. Korumacı ama içten! Artık dünyaya kadın stili yönetim gelmesi gerekiyor. Uzun vadeli düşünebilen bir vizyon gerekiyor."
Özel Not: Leyla Alaton ile bir araya gelmemize vesile olan TurkishWIN ve BinYaprak kurucusu Melek Pulatkonak'a özel teşekkür ederim.