Öyle ki, daha ilk dakikalarda, networking sohbeti kendiliğinden başlıyor. Kıvanç Zaimler networking’de paydaş farkındalığının önemini hayatından karelerle paylaşıyor.
Kıvanç Zaimler: “Hayatımda değer ve paydaş kavramına yürekten inanıyorum. Sabancı ve E.ON, ilk paydaşlarım. Yatırımlarının karşılığını vermem gerekiyor. Enerjisa’daki 9 bin çalışan ve aileleriyle birlikte 40 bin kişiye değer yaratmam gerekiyor. Türkiye’nin 20 milyon nüfusuna doğrudan ulaşan bir hizmet ağımız var. 20 milyon ev hanesinin hayatlarına dokunuyoruz. Tedarikçilerimiz, servis, yemekhaneden, benzin satana, güvenliğe kadar insanlar var. Hepsine karşı sorumluyum.
Kamu var; Düzenleme Kurulu ve belediyeler… Kamu refahı içine daha birçok paydaş katabilirsin. Başarımızla, vergimizle ve standartlarımızla değer katıyoruz."
Bir kişinin çevresindeki paydaşlarını önceliklendirerek gruplanması kavramı “Networking Haritası” olarak adlandırılır. Bu, Kıvanç Zaimler için de önemli bir vizyondu. Bu süreçte “standart” kelimesini merak ediyorum.
Ertuğrul Belen: “Sizce, Networking’de standartlar nasıl oluşuyor?”
Kıvanç Zaimler: “Olumlu bir yaklaşım kurum çapında iyi benimseniyorsa standart oluyor. Standart belirlemek aslında bir nevi aktif vatandaşlıktır. Benim için, tanıdığım ve tanışacağım tüm insanlar bu eksen üzerindedirler. Dolayısıyla, böyle dev bir networkün içinde olmak ve değer katabilmekten keyif alıyorum.”
Ertuğrul Belen: “Bu bakış açısının ekibinize etkisi ne oluyor? Nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?”
Kıvanç Zaimler: “Birbirimizi daha iyi tanıyabildiğimizi gözlemliyorum. “Bize enerji katıyorsunuz.” geri bildirimini sık sık ve samimi bir şekilde almak, karşılıklı ve sürekli artan bir motivasyona kaynak oluyor.”
Ertuğrul Belen: “Ya sizin hayatınıza etkisi nasıl oluyor?”
Kıvanç Zaimler: “Bu soruya çocukluğum itibarıyla oluşan bir farkındalığımla cevap verebilirim: Adam gibi bir adam olmak ve sınıftakilerle birlikte hareket etmekle, mesela matematikten 10 almak arasında fark vardır. İlkini yapıp, bir de sınavdan 10 alıyorsan, şapka çıkarılır birisindir.
Kimleri tanıdığından ziyade, insanların seni tanıması ve hatta nasıl tanındığının daha da önemli olduğuna inanıyorum.
Güvendiğin ve niyetini bildiğin birinden olumsuz bir geri bildirim almak dahi paha biçilmez bir değerdir. Güven ve samimiyet öyle bir güçtür ki, olumsuz bir geri bildirimin önündeki olası buruk hissi de alır götürür. Hatta “beni düşünüyorlar”a bile dönüştürebilir.
Bunu ne kadar fazla insanla yapabiliyorsan, o kadar büyük bir etki yaratıyorsun."
Ertuğrul Belen: “İnsan çevresine karşı böyle bir etki oluşturduğunda, karşılıklı işbirliği de artıyor ve -İşim düştü. Eyvah!- durumları azalıyor. Değil mi?”
Kıvanç Zaimler: “Kesinlikle! Hayatımda kimseye işimin düşmesini arzu etmiyorum.
Ama bir konuda danışmak istediğimde, “Üstat…” diye gönül rahatlığıyla arayabilmek… Paha biçilmez bir duygu!
Bunu sadece önemli bağlantılarınızla değil, yaşamın içinde günlük olarak da yapabilmek gerekiyor.
Mesela restorana geldik. İlk yaptığım garsonla tanışmaktı. Bunu yaparken bir kazanç beklentim olmuyor. Kazancım iyi hissetmek. Restorandaki garson, seni tanıdığında fuzuli detayları görmemeye başlıyorsun. Üstelik tekrar geldiğimde ismimi hatırlamıyorsa, bozulmuyorum. Maalesef hava atmak için yapanlar, bu beklentiye giriyorlar.”
Ertuğrul Belen: “Stresli bir gündemde ne yapıyorsunuz?”
Kıvanç Zaimler: “İlişkilerde çok zor bir an olduğunda kendime: “Kıvanç şu anda çok zor bir tiyatro sahnesindesin. Belki rolünü iyi oynamıyorsun. Belki performansın bile kötü olabilir ya da sadece zor bir sahneyle karşı karşıyasın.” diyorum.
Bu farkındalıkla kendime, “Ben bu sahnedeki rolümü en iyi şekilde oynayacağım. İki saat sonra duş alıp, ailemle zaman geçireceğim.” diyorum. Stresimi bu şekilde yönetebiliyorum.
Zaten hayatın doğal bir akışı var. Bunları yönetemeyenler kolesterol, tansiyon ve sağlıkla sınanıyorlar.
Ayrıca, zor bir anda ailemle birlikte 9 bin kişilik Enerjisa ailemi de düşünüyorum. Küçük bir savaş uğruna, büyük savaşı kaybetmemek gerekiyor.
Yüksek ego ve güç tehlikeli olabilir.”
Ertuğrul Belen: “Zor kişilere karşı yaklaşımınız ne oluyor?”
Kıvanç Zaimler: “Zor kişilerle karşılaştığınızda orta noktada, yani %50’ye %50’de buluşmak yok. Keşke olsa! Ancak tek taraf için %100 de yok. Dolayısıyla, adımları her iki tarafın da atabilmesi gerekiyor. Karşıdan size doğru hiç adım gelmiyorsa, kırmadan, köprüleri yıkmadan masadan kalkabilmek gerekiyor. “Belki de doğru zaman, bu an değil.” diye düşünebilmek gerekiyor.”
Ertuğrul Belen: “Çocukluğunuz itibarıyla bu bakış açısını kazanmanızda sizi en çok kim etkiledi?”
Kıvanç Zaimler: “Annem. Onu, 23 yaşındayken kaybettim. Ancak komşularımıza, dostlarına, esnafa, çevreye hiçbir beklenti olmadan hatır sorması, bende büyük bir etki yarattı. İnsanları sevmek aileden başlıyor.
İstanbul Erkek Lisesi’nde yatılı okumak ve basketbol takımında olmak, bu konuyla ilgili hayatımda değer yaratan ikinci önemli dönemdi.
Hafta sonları ailemi ziyarete gittiğimde annem yanıma kek, meyve hatta şanslıysak çikolata verirdi. Bunlar okulda açık dolabımda dururdu. Herkes paylaşırdı. Pazar gelen pazartesi biterdi. Sadece çikolatayı paylaşmak zordu.
İstanbul Spor ikinci deplasman liginde profesyonel basketbol oynadım. Basketbolda faul yaptığında hakemin üstüne yürümezsin. Futbol gibi değildir. Elini kaldırır hatanı üstlenirsin. Çelişkili bir durumda, hakem de senin suratından yanlış kararını hisseder. Ona saldırmana gerek kalmaz. Rakiple olan ilişkilerinde sevincini sınırlı yaşamayı da öğreniyorsun. Üzüntüye saygı duymak gerekiyor.
Bu yaklaşımı, kızıma doğrudan hiç öğretmedim. Ancak içselleştirerek yaptığım için onun da yaptığını görüyorum.”
Ertuğrul Belen: “Kurum içi Networking’le ilgili ne düşünüyorsunuz?”
Kıvanç Zaimler: “Mesela Young Energy diye bir programımız var. Genç arkadaşlarımız bugün ve geleceğe yönelik eğitimler alıyorlar. Ancak en önemlisi, bu süreçte birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Bilgi kadar birbirilerini tanımalarına önem veriyoruz. 20 yıl sonra aldıkları bir eğitimi belki hatırlamayacaklar ama birbirleriyle olan güçlü bağları daimi kalacak.
Mesela bir keresinde hiç haber vermeden yemeklerine katıldım. Sürpriz yaptım. Bütün gün Networking eğitimi almışlardı. Restoranda Erman Toroğlu vardı. Gidip merhaba demelerini istedim. İlk adım cesaret işidir. Hep beraber gülüp sohbet ettiğimiz bir yemek oldu. Bunun gibi doğal ve keyifli anlar, herkesi yakınlaştırıyor.”
Ertuğrul Belen: “Networking’de en iyi uygulamaları konuşacak olursak, sistematik neler yapıyorsunuz?”
Kıvanç Zaimler: “Şunları yapmaya özen gösterdim ve halen de devam ediyorum:
- Teknoloji hayatımızın içine bu kadar girmeden önce, 1994’ten beri olan herkesi şirket sırasına göre not alıyordum. Birisi şirket değiştirdiğinde yeni kartlarını organize ediyordum.
- Daha sonra hepsini dijitalleştirdim. Görsel hafızam iyidir. Mutlaka kartvizitler üzerine aklımda ön plana çıkarmak istediğim konuları dikkatle yazıyorum. Karta baktığımda kişileri, sohbet anını rahatlıkla hatırlayabiliyorum.
- Sonraki yıllarda bu yaptığımı asistan ekibime aktardım. Öyle ki, benim kime “Bey ve Hanım” kime “Sevgili” diye ismiyle hitap ettiğimi dahi aktardım. Aktarmaya da devam ediyorum.
- Çevreme kişiselleştirilmemiş toplu mesajlar atmıyorum. Çünkü, genellikle bir cümle dahi olsa kişiye özel yazdığım bir not, cevabını yine keyifle aldığım bir sohbete dönüşüyor.
- Bir konferansa katılmadan önce tüm konuşmacı listesini çalışırım. Bunu da “ne alırım” diye değil, “ortak noktalarımız nedir?” vizyonuyla yaparım. O tanışmada nasıl karşılıklı değer yaratabilirim diye bakardım. Bir yerde 100 kişi varsa, zaten belki sadece bir kişiyle iş geliştirebilirsiniz. Yani, “ne kazanırım” bakış açısı zaten bu istatistik ve zaman gereksinimiyle zarar ederdi.
- Tanıştırmalara hep önem verdim. Sıcak tanıştırma yapıp, o iki kişinin bağ kurması beni mutlu ediyor. İlişkileri tohumlamanın bumerang etkisi oluşturduğunu görüyorum.
Networking, “yapmak zorundayım” şeklinde yapılamaz. Bunları yapmaktan keyif alıyorum. Zaman ayırıyor ve sohbet ediyorum. Bunlar benim için bir strateji değil. Yaşam felsefesi!”
Ertuğrul Belen: “Ekip, bu yetkinliği nasıl öğrenebilir?”
Kıvanç Zaimler: “Çevremdeki insanları önemsediğimde ve bu bağdan onlar da keyif aldığında, bu güdü bulaşıcı oluyor. Bir domino etkisi yaratıyor.
Sebepsiz “senin için yapabileceğim bir şey var mı?” demek, samimi sorulduğunda bulaşıcıdır. Aynı bir mumda olduğu gibi düşünürüm; kendi mumum sönmeden, kaç kişinin yanmayan mumunu aydınlatabiliyorum?
Çevrenizde ne kadar mumu aydınlatabiliyor ve onlar da bunu başarabiliyorsa çevreniz ve hayatınız o kadar aydınlık oluyor.
Bazen LinkedIn gibi ağlara yeni bir buluş olarak bakıyoruz. Ancak bu başarılı sosyal ağlar aslında hepimizin sahip olduğu bağları görünür hale getirdiler.”
Ertuğrul Belen: “Samimiyetinizin networking’de suiistimal edilmesinden çekinmiyor musunuz?”
Kıvanç Zaimler: “Kesinlikle hayır! Bir suiistimal yüzünden neden yeni bir ele, el uzatmayayım ki?
Hatta, naif bir suiistimale tekrar el uzatabilirim. Çünkü, yanlış öğrendiklerini düşünüyor ve bunun zaman içerisinde düzelebileceğine inanıyorum. Kimseye “işime yarar” diye bakmadım. Ancak bu bakış açısının hep faydasını gördüğüm için manevi tatmini de yüksek oldu.”
Ertuğrul Belen: “Kariyerinizde CEO’luğa yükselirken, kurum içi ilişkilerinizi nasıl bir dengeyle yönettiniz?”
Kıvanç Zaimler: “Bizler statü içinde yetiştik. Evde büyükler, sınıfta hoca… Derste lavabo izni bile istemek zordu. Ancak bir gerçek var ki, ihtiyacınızı paylaşmadığınızda kimse derman olamaz. Kültürümüzü ve bu gerçeği fark ettiğim için mesela ekipte birinin sıkıntılı olduğunu hissedersem, asla es geçmem. Ne olduğunu öğrenirim. Bir de ekiple konuşurken zorlu konuları konuşmayı doğal karşılarım. Ekiplere yakın olduğum için en değerli bilgiler ve erken sinyaller ulaşır.
Ancak daha İstanbul Erkek’te yatılı okurken birinin güvenini karşılıksız çıkarmanın çevrene yapacağın en son hata olduğunu öğrendik. Dolayısıyla, özenle dinlerim ama sözümü tutar ihtiyatlı davranırım.”
Ertuğrul Belen: “İyi biri olarak tanındığınızda nasıl yetki düzenini yönetebiliyorsunuz? Kendi yöneticilerini es geçip, doğrudan size gelemeye çalışanlar olmuyor mu?”
Kıvanç Zaimler: “En önemli konu da bu. Bazen hiçbir şey söylemeden samimi bir “dinledim, duydum” dediğinizde dahi, karşı tarafın ihtiyacı sadece bu olabiliyor; Dinlenmek, duyulmak! Bundan çekinmemek gerekiyor.
Konuşması gereken yöneticileriyle konuşmadan biri bana gelindiğinde, “Ben seni duydum. Ancak sen konuşman gerekenlere de bunu ilettin mi? Çözümü gerçekten yapacak yerlerle görüşüp mü aktarıyorsun?” diye yönlendiriyorum.
Kurum için networking gibi iyi yaptığınız şeylerin oluşturabileceği “lüks” sıkıntılardan çekinmemeniz gerekiyor.”
Ertuğrul Belen: “Genç yönetici ve profesyonellere başka ne önerirsiniz?”
Kıvanç Zaimler: “Genç profesyoneller üst yönetimle tanışmaktan korkmasınlar. Yöneticiler, sadece daha deneyimliler. Cesaret toparlayarak onlarla tanışma ve sohbet etme fırsatını kollamaları gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşlarında (STK) rol almak da çok önemli. Ancak yine söylüyorum kişisel fayda için değil! STK’ları ve çevrelerini bütünün faydası olacak şekilde değerlendirmeleri gerekiyor. Üyelerine sağladığı faydadan daha büyük bir fayda oluşturabilecek STK’larda rol almak önemli. Çünkü, genç profesyoneller bu platformlarda kendi kurumlarının dışındaki perspektiflerden de bakmayı öğreniyorlar.”
Ertuğrul Belen: “Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?”
Kıvanç Zaimler: “Koçluğa inanıyorum. Bana ayna tutulmasını seviyorum. Koçluk, düşüncelerimi daha odaklı ve yeniden seslendiriyor. Kendimi, sürekli dinleme yönünde geliştirmeye çalışıyorum. Bu vizyonla, 25 yaşındaki takım arkadaşım da benim gelişimime destek olabiliyor.
Ayrıca, farklı görüşlerin ortaya konulduğu yerler olan konferanslara katılmaya devam ediyorum.”