Ertuğrul Belen: Hayatınızda networking, yani güçlü ve güven odaklı ilişkileri yönetmenin yeri nedir? Nelere dikkat ediyorsunuz?
Erol Bilecik: Doğup büyüdüğüm Antakya’da yaşamın özü güvene dayalı ilişkilerdir. Çok sayıda kültüre, inanca, kökene sahip insanların bir arada yaşadığı böylesine bir ortamda büyüyünce insanların güvenini kazanmanın ve insanlara aynı derecede güven aşılamanın ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. Yaşamım boyunca da buna çok dikkat ettim.
İçinde bulunduğumuz çağda iş yaşamı, sosyal yaşam ve aile yaşamını bir denge içinde yürütmenin günden güne zorlaştığını söylemek mümkün. Bunda hiç kuşkusuz yaşamlarımızı kolaylaştırdığı kadar hızlandıran teknolojinin çok önemli bir rolü var. Söz konusu yaşam koşuşturmacasında fikirlerinizi, ideallerinizi, önceliklerinizi hayata geçirmeye çalışırken bu ilişkilerin size güç verdiğini görüyorsunuz.
İster iş dünyasında, ister sosyal yaşamda olsun, keyifli ve başarılı bir yaşam için insan ilişkilerini iyi yönetmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu durum, bir STK'nın ya da binlerce kişiden sorumlu olduğunuz X A.Ş.'nin başında da olsanız aynı önemde geçerlidir. Ben zaman zaman klasik yöntemleri kullanıyorum. Örneğin "Ya ikna et, ya ikna ol" gibi. Benim için böylesine ilişkiler kurup yaşatabilmenin en önemli iki adımı “dinlemek” ve bilgiye, kültüre, birikime “saygı duymak”tır.
Ertuğrul Belen: Dinlemenin, networking ile ilişkisini biraz daha detaylı vurgulayabilir misiniz?
Erol Bilecik: Kendi network’leriniz içinde çok anlatan ve karşınızdakine hiç söz vermeyen biri olduğunuzda çok eleştiri alırsınız. İnsanlar saygılarından, konumunuzdan ya da bilgi birikiminizden ötürü bu durum karşısında sessiz kalabilirler. Bu bizi mutlaka daha fazla dinlemeyi başarmaktan alıkoymamalı.
Ertuğrul Belen: Türk iş dünyasının en önemli network’ünün (TÜSİAD) liderliğini yapıyorsunuz. Ülkemizdeki STK'lar ve üyelerin etkili bir network oluşturması için gözlemlerinizi rica edebilir miyim?
Erol Bilecik: Gençlerimize sıklıkla iş yaşamlarına başladıkları ilk gün itibarıyla olmasa da, çalışma hayatlarının ilk beş yıllık sürelerinin bitiminde ya da girişimlerinin belirli bir istikrar seviyesine kavuşmasının ardından, ister sektör ister sosyal konular odaklı olsun, STK faaliyetlerinin içinde yer almalarını ve ülkemize olumlu katkılarda bulunmalarını tavsiye ediyorum. Böyle yaparak hem kendi ağlarını genişletebilir hem de iş yaşamlarındaki gelişmeleri daha olumlu tecrübelerle yönetebilirler.
Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki, STK’larda güçlü ağlar oluşturmanın formülü ortak kaygıları gidermek ve ortak hedeflere yönelik adımlar atmaktır. Unutmamak gerekir ki, kolektif amaçlara güç veren bireysel çıkarların üstünlüğü değil, bireysel tutkunun yarattığı ilhamdır. Dolayısıyla insanların tutkularını kolektif amaca yöneltmenin yollarını bulmak, bunu kolaylaştıracak platformlar geliştirmek zorundasınız.
Ertuğrul Belen: Bir STK içinde güçlü bir network oluşturma ve yönetmenin kriterleri nelerdir?
Erol Bilecik: Bir STK'da çalışan profesyoneller, yönetim kurulu ve üyeler arasında birbirini tamamlayan etkileşim önemlidir. Yönetim kurulunda kadın erkek eşitliğinin gözetilmesi, genç ve deneyimli vizyonun, yüksek enerjiyle yüksek tecrübenin bir arada yer alması değerlidir. Tıpkı bir koronun birbirinden farklı sesleri bir ahenk içerisinde yansıtması gibi birbirinden farklı söylemleri olan kişilerin ortak amaç etrafındaki işbirliği de başarılı bir network oluşturmanın önemli bir koşuludur.
Ertuğrul Belen: Uluslararası bir network kurmak ve global başarı için sizce neyi farklı yapmak gerekiyor?
Erol Bilecik: Ağlar insanlarla kurulur ve her insan aynı zamanda birbirinden farklı bir kültürü temsil eder. Küresel insan ilişkilerinde de bu kültür farklılıklarının bilinciyle hareket etmek, zamanın, önceliklerin değişkenliğine kendinizi alıştırmak çok önemlidir. Zira sizin için aciliyet temsil eden bir olay ya da durum karşınızdaki için aynı aciliyet seviyesine sahip olmayabilir. Sabır ve gerçekçilik küresel bir ağ oluşturmak için gerekli olan değerlerdir. Bu değerlerimizi ne kadar geliştirebilirsek böylesine hedefler için o kadar başarılı oluruz.
Ertuğrul Belen: Birbirimizi destekleme ve işbirlikleri oluşturma sürecinde Türkiye'de neleri iyi yapıyoruz? Hangi konularda daha iyi olabilirdik?
Erol Bilecik: Destekleme ve bir araya gelme tutkusu noktasında dünyadaki pek çok ülkeye kıyasla özgün ve rakipsiz olarak tanımlayabileceğim değerlerimiz var. İmeceye, yardımlaşmaya kültürel olarak alışkın bir toplumuz. Benim bu açıdan kendime sorduğum soru; “biz dün, bugün ve yarın arasındaki ilişkiyi daha iyi ve daha sağlam nasıl kurabiliriz?” şeklinde. Hedeflerimizin dünden ders almış, bugünü dolu dolu geçirmemizi sağlamış ve yarını planlamış biçimlere sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Bugüne gereğinden fazla odaklandığınızda, dersinizi de ilhamınızı da yalnızca bugünle sınırladığınızda kurulan ilişkilerin de sağlam temelleri olamıyor.
Ertuğrul Belen: Sürekli yeni insanlarla tanışıyorsunuz. İsimleri yüzleri hatırlamak ve ilişkileri sürdürmek için neler yapıyorsunuz?
Erol Bilecik: Benim en çok keyif aldığım alışkanlığım anları anılara dönüştürmektir. Her anı samimiyetle yaşamanın önemine inanırım. O anı değerli kılan sizin dışınızdaki insanlar ve size öğrettikleridir. Bunun için karşınızdakini çok iyi dinlemelisiniz. Gerçekten ondan bir şeyler öğrenmeye çalışmalısınız. Öğrendiğiniz bilgiyi hatırlar, o bilgiyi size kazandıran kişiyi ise özümsersiniz.
Ertuğrul Belen: Kartvizit üzerine not almak gibi günlük teknikler kullanıyor musunuz?
Erol Bilecik: Bir kartvizit aldığımda, kartvizit bilgilerini kart sahibinin fotoğrafıyla birlikte kayıt altına alıyorum.