Dün buraya gelmemizin tam olarak 5. ayı doldu ve ben her gün inanılmaz insanlarla tanışıyorum. Şimdiden sık sık görüştüğüm iyi bir kaç arkadaşım oldu.
Bunu biraz İstanbul’daki son zamanlarımda edindiğim “etkinliklere katılma” alışkanlığıma borçluyum.
Son günlerde, hatta sanırım son bir yıldır, çok sık duyduğumuz bir kelime var: “networking”. Özellikle İstanbul’da hemen her hafta bir networking etkinliği var. Çalışma hayatındayken bu tür etkinliklere pek katılmazdım, ya da belki o zamanlar insanlarla tanışmak için bu kadar etkili bir araç olduklarını keşfedememiştim. Ancak işten ayrılınca bu etkinliklerin ne kadar faydalı olabildiğini gördüm.
Şimdi ise ayda en az üç adet networking etkinliğine katılıyorum, hem de Antalya’dan. Bunlar arasında kendi düzenlediklerim de var. Nasıl olduğunu anlatayım:
Networking Yollarını Keşfetme
Antalya’ya gelmeden önce, insanları tanımak ve yeni hayatıma daha kolay alışmak için internette burasıyla ilgili grupları buldum ve bu grupları takip ederek nelerin konuşulduğunu, insanların iş yapma tarzlarını vb. öğrenmeye çalıştım.
Önceden bu tip bir hazırlık yapmak, gideceğin yere vardığında en azından nerede neler oluyor gibi bilgilere kolayca ulaşmanı sağlıyor. Mesela bundan sonra Güney Afrika’ya gitmek istediğimiz için ben şimdiden XING üzerindeki Cape Town grubuna üyeyim ve her hafta yaptıkları etkinlikleri takip ediyorum, katılan insanları kendimce tanımaya çalışıyorum. Bunun yanı sıra iş için sık sık Stuttgart’a gittiğim için bu şehrin de grubune üyeyim ve onların da aktivitelerini takip ediyorum.
Antalya’da bu etkinliklerde tanıştığım Aysun arkadaşım bana burada yaşayan yabancıların üye olduğu Antalya Expats adında bir grubun olduğundan bahsetti ve oraya da katıldım.
Daha sonra Facebook’tan JCI (Junior Chamber International – Genç Girişimciler Derneği) Antalya şubesinin yöneticilerini tanıdım ve şu anda onların da toplantılarına katılıyorum.
Gördüğün gibi bir etkinlikle tanıştığın iki kişi, bambaşka açılımlar yapmana neden olabilir. İşte bu yüzden dışarı çıkmak, etkinlikleri takip etmek ve olabildiğince katılmak çok önemli. Çıkan iş fırsatlarından bahsetmiyorum bile…
“Ama Hiç Kimseyi Tanımıyorum…”
İlk defa gittiğin bir etkinlik öncesi bunu düşünmek, oldukça fazla strese neden olur. İnan ki o ilk etkinliğe gidip bir iki kişiyle konuşmaya başladıktan sonra hiç bir şey kalmıyor.
Mesela ben ilk defa İstanbul’daki Likemind’a katıldığımda ortam inanılmaz güzeldi, bir sürü tanıdık vardı ve hiç strese girmedim. Ancak sonraki iki buluşma benim için çok zor geçti, çünkü tanıdığım kimse gelmemişti. İki buluşmada da sadece uzaktan tanıdıklarımla selamlaştım, doğru dürüst kimseyle konuşamadım.
Ama önemli olan “orada olmak”tı. Ne yaptım? Hemen orayı terk etmedim. Gittim bir grubun yanına ve hiç bir şey söylemeden onları dinlemeye başladım. Bayağı uzun bir süre sadece dinledim. Daha sonraki etkinliklerde o grupta olan kişiler beni tanıdılar ve şu anda kendileriyle sık sık görüşüyoruz. Yani kısacası, çekingenliği ve korkuyu yenmenin yolu, bence sadece o ortamda bulunmaktır.
Dün JCI Antalya’nın Ertuğrul Belen’le düzenlediği bir “Networking Performansınızı Geliştirin” eğitimine katıldım. Bu eğitimden bir iki ipucu:
· Eğer etkinlikte kimseyi tanımıyorsan, etrafı şöyle bir dolaş, ortama bak. İnsanların genelde en rahat oldukları yer yiyecek-içeceklerin olduğu bölümdür. Etrafı dolaştıktan sonra bu kısıma gidip, orada bulunanlarla ufak ufak konuşmaya başlayabilirsin.
·
Konuşabileceğin ikinci grup insan da duvara yaslanmış, etrafını seyretmekte olanlardır. Bu kişiler de büyük ihtimalle senle aynı durumdadırlar ve birinin kendileriyle konuşmasını bekliyorlardır.
Kendimi Nasıl Anlatacağım
Katıldığın etkinlikte önce biraz gözlem yap. İnsanlar seninle tanışırken cümleye nasıl giriyorlar, nasıl el sıkışıyorlar, ne zaman kartvizit veriyorlar bunlara bak. Sen de bir tanışma girişiminde bulunurken bunları aklında tut.
Yeni bir kelime var: Buna “Mingling” deniyor, yani insanlarla arasındaki ilk iletişimin başlaması için yapılan şeyler. Etkinliğe gitmeden önce kendin hakkında biraz düşün. Kendini bir veya iki cümle ile tanıtma alıştırması yap.
· Eğitmenimiz Ertuğrul Belen’den bir bilgi: İnsanların karşısındakini dinlerken konsantrasyon süreleri sadece 20 sn. Yani insanların seninle konuşmaya devam etmek istemelerini sağlamak için 20 saniyen var. O yüzden söyleyecek ilginç bir şeyler bulman gerek.
Ertuğrul Bey bunu kısaca “Nasıl Yani?” sorusuyla tanımlıyor. İlk cümlenden sonra insanlara içlerinden “Nasıl yani?” sorusunu sordurabilirsen, tanışmanın devamı gelir. Mesela buna göre benim ilk cümlem şöyle oluyor:
“Merhaba, ben Özlem. 6 ay önce İstanbul’daki işimi bıraktım ve Antalya’ya taşındım. Tüm işlerimi internet üzerinden yürütüyorum.”
Bu noktada elimde hazır tuttuğum kartvizitimi uzatıyorum. Kartın üzerinde Elveda Ofis logosu var. Aynı anda şöyle diyorum:
“Şu anda Elveda Ofis adlı blogumda dünyanın herhangi bir yerinde yaşamak ve çalışmak hakkında yazılar yazıyorum.”
Dün akşam bu konuşmayı yapıp, kartımı verdiğim herkes ama herkes hemen gülümsemeye başladı ve “Bu inanılmaz bir şey, neler yapıyorsun peki?” dedi. İşte güzel bir sohbetin başlangıcı.
Sen de kendinde ilginç bulduğun bir iki özelliğini tanışmayı başlatmak için kullanabilirsin.Mesela Ertuğrul Belen'in finansçılar için verdiği örnek de güzeldi:
“Ben şirketin tüm parasını kontrol ediyorum ve yönlendiriyorum.”
Bu şüphesiz “Ben muhasebeciyim” veya “Ben finans uzmanıyım” demekten daha ilginç. Yani klasik tanımların dışına çıkarak yaptığın işi ilginç hale getirebilirsin. Şu anda aklıma gelen bir iki tane tanım:
Güzellik uzmanı: “Ben insanların ciltlerinin daha parlak, kendilerinin daha bakımlı olmasını sağlıyorum.”
Mimar: “Ben insanların içinde yaşamaktan mutluluk duyacakları evler yaratıyorum.”
Satış Temsilcisi: “Ben x ürün için yeni satış kanalları geliştiriyorum ve şirketimin gelirini artırıyorum.”
Burada gördüğün gibi “klasik” tanımlar yerine, yaratılan faydalar üzerinde duruluyor.
Tanıştıktan sonra
Kendini tanıttın, karşındakini de tanımaya başladın. Burada en önemli şey göz temasını kaybetmemek ve iyi bir dinleyici olmak. Türkler olarak pek göz temasını sevmeyiz. Biri sürekli gözlerimiza bakarsa utanırız, sıkılırız ve ne konuştuğumuzu şaşırırız.
Bunu kolaylaştırmak için Ertuğrul Belen'in önerisi TV’nin sesini tamamen kısıp, oyuncuların gözlerinin içine bakmak. Bu sayede karşımızdaki kişiyle göz temasını kaybetmeyip, söylediklerine de odaklanabiliyormuşuz. Bunu deneyeceğim.
İyi bir dinleyici olmak gerektiğinin ayrıntılarına girmeyeceğim. Bu hayatın her alanında sahip olmamız gereken bir özellik.
Ve Son Söz…
· Networking etkinliklerinde amacın sadece tanışmak olsun. Karşındakinden nasıl faydalanacağını değil, ona nasıl faydalı olabileceğini düşün. Yani önce kendinden bir şeyler vermeye gönüllü ol. Bunu da karşılık beklemeden yap. Göreceksin ki bir süre sonra bu yaptıkların sana bir kaç katı olarak geri dönecek.
· Etkinliklerde iş kovalamaya çalışma, sadece kendinden bahset. Kısa ve öz konuş, ağız kalabalığına veye gereksiz hikayelere girme.
· Bir kişiyle çok fazla konuşma. Amacın en fazla kişiyle tanışmak olmalı. Daha sonra ilgilendiğin kişilerle daha ayrıntılı görüşmek için randevu alabilirsin.
· Güleryüzlü ve açık fikirli ol. Kimseyi yargılama, politik, dini tartışmalara girme. İnsanların seninle konuşurken rahat olabileceklerini hissini vermeye gayret et.
Özlem Ercan | elvedaofis.com