Bu süreçte, networking kavramını yeniden tanımlama fırsatım oldu. Benim için networking, çevremdeki insanlara nasıl destek olabileceğimi bilmek anlamına geliyor. Oysa, halen birçok networking tanımının "ben" merkezci olduğunu gözlemliyorum. Yani girişimci, işbirliği yerine sadece işe odaklanabiliyor.
Girişimcinin mutlaka hayalleri ve hedefleri olmalıdır. Ancak hedefine doğru ilerlerken, bu yolculuğunda karşılaştığı diğer girişimcileri, tedarikçileri, müşterileri ve hatta yatırımcıları geliştirebilme potansiyelini es geçmemelidir.
Girişimcinin çevresine destek olma pahasına yolundan çıkmasına gerek yoktur. Sadece, "Acaba ben ona nasıl destek olabilirim?" güdüsünü yoğun temposundan kaynaklı kaybetmemelidir.
Başarılı networking yapan girişimcilerin üç ortak özelliğine kısa kısa değinmek istiyorum:
1- İhtiyaç doğmadan networking yapıyorlar.
Tam tabiriyle "fikirlerine aşık" olan girişimciler, genellikle başarılı olmak için kimseye ihtiyaçları olmadığını düşünüyorlar. Adeta bir karantina içerisinde yatırımcı karşısına çıkma ihtiyacı doğana kadar tüm zamanlarını bir oda ve bir fikirle geçirebiliyorlar.
Oysa, hızlı sonuç alan girişimciler networking'in gücüyle:
- Rekabet ve uzman bilgisine kısa sürede ulaşıyorlar.
- En doğru kişilerle ekip kuruyorlar.
- Prototip sürecinde ilk müşterilerini buluyorlar.
- Mentorlarını kendileri seçiyorlar.
- Yarışmalara katılmadan yatırımcı buluyorlar.
Bu girişimciler, henüz fikir aşamasında networking yapmaya başladıkları için zaman baskısına girmiyorlar. Bir kahve kadar kısa sürede görüştükleri kişilerin hedeflerini anlamaya ve mümkünse desteklemeye önem verdikleri için ilişkilerini rahatlıkla sürdürebiliyorlar.
2- Hedefleri konular, konuları da kişilerle tasarlıyorlar.
İrili ufaklı tüm hedeflerini önce araştırma ve çalışma gerektiren konulara dönüştürüyorlar. Sonra da o konular için tanıdıkları ve tanışmaları gereken kişileri yazıyorlar. Yani, haftalık ve aylık programlarında networking stratejilerine yer veriyorlar.
3- Networking'i oyunlaştırıyorlar.
Keyif almadan networking yapmak dünyanın en zor işi olsa gerek!
Networking'i oyunlaştıran başarılı girişimciler, "Sobelemek" adını verdiğim tekniği çok iyi uyguluyorlar. Bir yatırımcıyla tanıştıklarında heyecanlanmıyorlar. Çünkü, "tanışma ve tanınmanın" bir süreç olduğunu iyi biliyorlar. İlk tanışmada girişimlerinden ve hedeflerinden bahsediyorlar. Sonra "Sizi gelişmelerle güncellememizi ister misiniz?" diye soruyorlar. 6 ayda bir defa, başardıklarını ve yeni hedeflerini paylaşıyorlar.
"Sobeleme" yaklaşımını sadece yatırımcılarla değil, tüm çevreleriyle uyguluyorlar. Zamanla, "sözünü tutan" ve "istikrarlı" sıfatlarını da kazanıyorlar.
Not: Bu makale, Lüleburgaz Belediyesi 2018 İnovasyon ve Tasarım Yılı kapsamında Ertuğrul Belen tarafından yazılmıştır.
Ertuğrul Belen