"Ne kadar kazanıyorsun?"
Psikoterapist, konuşmacı Joyce Marter, “Kibar olmak için insanların hakkınızda bilmelerini istemediğiniz bilgileri paylaşmak zorunda değilsiniz.” diyor.
Bu çirkin soruya iki türlü cevap vermek mümkün. İlki esprili: “Patron ne kadar verirse!” veya buna benzer şekilde siz bulabilirsiniz.
Daha etkili yöntem ses tonunuzu kullanmaktır. Herkes küçükken annelerinin ses tonundan ne demek istediklerini öğrenmiştir. Bu sebeple kabalaşmadan, ses tonunuzu ayarlayarak “Çok özür dilerim ama bu konularda konuşmayı tercih etmiyorum.” dedikten sonra mutlaka bir başka konuyla sohbetin akışını değiştirmelisiniz. Aksi halde, ortama büyük bir sessizlik çökebilir.
“Buraya ne kadar kira veriyorsun?”
“Bu semtin fiyatları son dönemde oldukça arttı. Bölgeyle ilgileniyorsanız bir emlakçıya yönlendirebilirim” gibi yuvarlak bir cevapla mebla vermeden konuyu değiştirebilirsiniz.
“Üstündekini ne kadara aldın?”
Aldığınız ürünün markası ve fiyatı hakkında bilgi vermek istemiyorsanız: “Hediye geldi. Fiyatını bilmiyorum ama ben de beğenerek giyiyorum.” gibi genel bir cevap verebilirsiniz.
Ya daha da kişisel sorular?
Bazı insanların sınır kavramları yoktur. Her şeyi sorabileceklerini düşünürler. Bu durumlarda sınırları yine cevaplarınızla çizmeniz gerekir.
"Neden bu kadar kilo aldın?"
"Yaşlanmışın. Yeni iş mi yoruyor?"
“E siz beş yıldır berabersiniz, neden evlenmiyorsunuz?”
Bu tarz özellikle başka insanların yanında yöneltilen düşüncesiz soruları ciddiye alıp cevap verseniz dahi, karşı taraf tatmin edici bulmaz ve deşmeye devam eder.
Evlendiğinizi söylersiniz. “Çocuk düşünmüyor musunuz?” derler.
“Hayırlısı” diye yanıtlarsınız.
“Aaaa geç kalmışsınız zaten, yaşınız kaç oldu?” diye derinleştirirler.
Bu düşüncesiz soruların cevabı aslında çok basit bir şekilde “SA-NA-NE !”dir. Tabii ki araştırmalar ne olursa olsun karşınızdakini kırmadan bir cevap vermenizi öneriyor. Bunun için de önce derin birkaç nefes almanız ve kendinizi kontrol etmeniz gerekiyor.
Mesela “Ne zamandır görüşemedik, önce olan şeyleri konuşalım. Sizde ne gibi gelişmeler var?” gibi bir cevap verdiğinizde, karşınızdaki büyük bir ihtimalle özelinize girmeyi bırakacaktır. Kendini anlatacak ve "ya sizde?" diyerek az önce yönelttiğiniz genel soruyu kopyalayacaktır.
Sessiz Kalmak
Bazen sessizlik, kelimelerden daha etkilidir. Eğer gelen soru sizi çok rahatsız ederse cevap vermek yerine sessiz kalmanız karşınızdakinin yanlışını anlamasını sağlayacaktır. Psikoterapist Marter’a göre sessizliğiniz, karşınızdakinin sorduğu soruyla yüzleşmesini sağlayacaktır.
Kişisel özel alanların azaldığı ve kişiler arası sınırların iyice ortadan kalktığı bir çağda yaşanıyor. Facebook, Twitter, Snapchat ve diğer sosyal mecralarda birçok kişinin hayatıyla ilgili gerekli, gereksiz detayları öğreniyoruz. İnternet ve televizyonla gitmediğiniz yerleri görüyor, tanışmadığınız insanların doğru, yanlış hayatlarını ve alışkanlıklarını takip ediyoruz.
Fakat bu, yine de istediğiniz kişiye, istediğiniz soruyu sorma hakkını vermez. Hele kalabalık bir ortamda asla! Aslında internet, aramızdaki mesafeleri kısaltırken, zaman zaman kişilerle aranızdaki sınırların kontrolsüz kaybolmasına da neden olabiliyor. Samimiyet ölçüsüz bir hızla oluşturulmaya çalışıldığında, ilişki temelleri aslında zayıflıyor.
Karşınızdakine soru sorarken şu ince çizgiyi asla unutmayın; insanlar sadece kendileriyle ilgili bilinmesinde sakınca bulmadıkları konuları paylaşırlar. Neyi paylaşmak istediklerine kendileri karar verirler. Sınırlar önemlidir. Siz sınırlarınızı korursanız, sorulara cevaplar, cevaplara sorular kendiliğinden ve daha özenli gelecektir.
Ertuğrul Belen
Business Networking Akademi, Kurucu
Çok Satanlar “Networking Kitabı” Yazarı
ertugrul@networkingakademi.com
https://twitter.com/ErtugrulBelen
https://tr.linkedin.com/in/ertugrulbelen
Business Networking Akademi | Özge Önsen Belen'in Katkılarıyla.