Aslında diğer bir bakışla kimsenin birbirini tanımadığı bir ortamda birilerinin yanına gidip kendinizi tanıtarak sohbete başlamak kolaydır. Bazen sıcak bir gülümseme ve bir “merhaba” yeterli olur. Karşı taraf da buna açıksa, zaten beden duruşu, mimikleri kendini ele verir. Bir iki networking aktivitenizi insanları gözlemleyerek, onları “okuyarak” geçirebilirsiniz. Gözlem gücünüz arttığında, "kimlerin yanına gitmeli?, kimlerle konuşabilirim?, ne kadar konuşmam yerinde olur?" gibi sorulara kendiliğinden yanıt bulabilirsiniz.
Bu kadar vaktiniz yoksa, ilginizi çeken bir gruba yanlarından “geçerken” dahil olun. Kimse size “neden geldiniz?” diye sormayacaktır. Bazen grup kapalı bir duruştaysa (salonun içinde kendilerine bir daire yapmış gibi duruyorlarsa) sizin çembere dahil olmanız gruptaki bir iki kişinin yüzünü ekşitebilir. Özel bir şey konuştuklarını söyleyebilirler ya da siz geldiğiniz için sohbetlerine ara verebilirler. İşte ilk başarısız denemeniz! Dünyanın sonu olmadığını gördüğünüze göre, bir sonraki hedefinize ilerleyebilirsiniz.
Genelde yalnız gelenler, o ortama yeni olan ve henüz hiç kimseyi tanımayanlardır. En rahat onlarla konuşmaya başla-yabilirsiniz. Merak ettiğiniz sade sorular yöneltin ve cevap alamıyorsanız ısrarcı olmayın. Hazırlanmanıza rağmen bir an herşey kafanızdan uçup gittiyse en klasikle ilerleyin: hava durumu en zararsız konudur.
Karşınızdakinin katılımına göre ilerleyin ve kendinizi gözlemleyin. İki kişisiniz ve sohbet ediyorsunuz, amacınız başkalarıyla da tanışabilmek olabilir. Muhtemelen gözleriniz arada salonu tarıyor ve vücudunuz da diğer insanların bulunduğu alana doğru yönelmiş. İşte, bu pozisyonda olan kişiler, “networking”e açıklardır. Herhangi bir grupta, bu duruşa sahip insanlar varsa yanlarına gitmeniz yeterli olacaktır. Onlar sizi sohbete dahil etmeye genellikle baştan hazırdırlar.
Konuştuğunuz konu ne kadar ilginç olursa olsun, bir süre sonra başkalarıyla da networking fırsatınız olduğunu hatırlayın ve eğer o kişiyle tekrar görüşmek istiyorsanız kartvizitini isteyip, sohbet için teşekkür ederek oradan ayrılın.
Birçok kişi toplantılarda yaka kartı takmanın komik olduğunu düşünür. Oysa yaka kartını okuyarak bile sohbet başla-tabilirsiniz. Biriyle konuşurken adıyla hitap etmeye çalışın. Yeni tanıştığınız birinin adını tekrarlayın ve tekrar gördüğünüzde yaka kartı olmadan hatırlamak için kafanızda “ilişkiler” kurun.
Biriyle tanışırken ya da birinden ayrılırken genellikle el sıkışırız. Selamlaşma şekilleri kültürden kültüre farklılık göstermekle beraber, genel kabul görmüş Batılı kodlara göre el sıkışma artık evrenselleşmiştir. Örneğin, bu kodlara göre el sıktığınız birini yanaklarından öpmezsiniz. Yurtdışından gelen bir iş insanı, sizin bu tavrınızı garipseyebilir. El sıkmayı, güç gösterisine çevirmemeniz gerekir. Gerçi ben kuvvetli bir el sıkmayı, “eli tutmaya tenezzül eder” gibi el sıkmaya tercih ederim. Biriyle el sıkışırken, iki tarafın eşit olduğunu hissettirin. Uzatılan eli bükmeye kalkışmayın ya da elinizi öptürmek istermişçesine uzatmayın.
Başlamak en zorudur. Siz sohbet etmeye başlayın, gerisi kendiliğinden gelir zaten.
Ertuğrul Belen & Optimist Yayınevi