Networking, Business Networking, Social Networking, Networker, vb. son zamanlarda sık sık duymaya başladığımız İngilizce kelimler... Türkçe karşılıklarına bakıyorsunuz: iş ağı yönetimi, sosyal ağ oluşturma, çevre edinme gibi anlamlarla karşılaşıyorsunuz.
Hayır…
Yeterli mi? Anlamlarının günlük hayatımızda ve beynimizde kazandığı önem olarak… Hayır! Henüz yeterli değil.
Networking kavramının tarihini incelerseniz taş devrine varırsınız. Evet, yanlış duymadınız… Ateş etrafındaki atalarımız da ortak fayda/paylaşım için bir araya gelirlerdi.
Networking gibi İngilizce kelimeler kulağa son akım “trend” olarak gelebilir, ancak bu kelime insanoğlunun en eski ve etkili varoluş aracıdır.
Önceki yazılarımda da aktardığım, özünde “sürekli karşılıklı paylaşım” gibi herkesin önemini bildiği bir değer, neden özellikle son 30 yılda gündem oldu?
1980’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle büyük kurumlar, ekonomi ve tüketimdeki gelişmeler ve buna paralel artan rekabet ortamında önemli bir durumun farkına vardılar: Bir dönem potansiyel ya da mevcut müşterilerini tükettikleri ürün ve seçtikleri markaları gözetmeksizin bazı standart kriterlere göre A, B, C gibi klasmanlara ayırıyor, buna göre de stratejiler geliştiriyorlardı.
Ne zaman ki bu “kitlesel yaklaşım” ve milyonlarca (hatta milyar) dolarlık pazarlama ve reklam harcamalarının hedefinin, aslında, gün sonunda ‘kurumun müşterisiyle birey bazında iletişim kurabilmesi ve bunu sürekli hale getirmesi’ farkındalığı oluştu; işte o zaman Networking kelimesi ve kavramı doğdu! (Akabinde CRM – Customer Relationship Management / Kilit Müşteri Yönetimi vb.)
Artık yeni “Network”ler sadece bireylerin finansal gücene göre değil, onları daha iyi tanıyarak ilgi alanlarını ve daha da önemlisi kişisel değerlerini anlamaktan geçiyor. Tüketim ve finansal kriterlerde ‘C’ olarak konumlandırılan bir tüketici, kendini iyi hissettiği için ‘A’ kategori bir ya da birkaç ürün alabiliyor. Bu gelişme aslında Networking’in bir başka hayati değerini de ortaya koyuyor:
Networking’de önemsiz kimse yoktur. Herkes ihtiyaçları ve referanslarıyla önemli bir kaynak olma niteliğindedir.
Ertuğrul BELEN | Sabah İK İşte İnsan